Uzmanlar, şirketlerin değerini arttırmak için karlılığın çok önemli bir faktör olduğunu fakat tek başına yeterli bir ölçüt olmadığını savunuyor.
Pazar payını artırmak, yeni bir alana girmek veya yeni bir ürün çıkarmak isteyen şirketler çeşitli yatırımlar yapıyorlar. Bu yatırımların geri dönüşü genelde kısa vadede değil; orta veya uzun vadede gerçekleşiyor.
‘Şirket yönetimlerinin asli görevi nedir?’ sorusunun işletmeye giriş kitaplarının ilk bölümlerinde yer alan klasik olduğunu belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, “Bu benim de danışmanlık yaptığım şirketlerde sıkça sorduğum bir sorudur. Birkaç istisna dışında gelen cevap genelde ‘kar etmektir’ şeklindedir. Olması gereken cevap ise ‘şirket değerini şirket ortakları lehine maksimize etmek’ şeklindedir. Yatırım yapan şirketler, kısa vadede nakit çıkış ihtiyacı ve buna karşılık özellikle de yatırım tamamlanana kadar gelir getirici bir aktivite olmaması nedeniyle kar elde edemiyorlar. Hatta ilave finansman yükleri ve eldeki naktin yatırıma kanalize olması nedeni ile kar kaybı da yaşamaktalar. Aslında yatırım yapan şirketler kısa vadede karlılıklarını artırma kapasitelerinden uzun vadede daha fazla para kazanma potansiyeli için vaz geçmiş durumda oluyor. Bununla beraber şirket karlılıkları özellikle halka açık şirketlerde fiyat kazanç oranı gibi parametrelerin şirket değerini tespit etmek için kullanılması nedeni ile önem taşısa da tek başına oransal analiz yapmak yatırımcıları yanlış yönlendirebiliyor” dedi.
İskontolu Nakit Akış Yöntemi
Fatih Kuran, şirket değer tespitinde pek çok yöntem kullanılıyor olsa da bu konuda altın standardın “İskontolu Nakit Akış Yöntemi” olduğunun altını çizerek sözlerine şöyle devam etti: “Bu yöntemde şirketin yıllara sari nakit akışı ileriye dönük olarak çıkartılır ve bugünkü değerini bulmak amacı ile iskonto edilir. Bu yöntemde gelir tablosu yerine nakit akışının kullanılması önemlidir. Gelir tablosu özellikle muhasebenin tahakkuk ve dönemsellik ilkelerine bağlı olarak hazırlanan bir finansal tablodur. Oysa nakit akış tablosu şirketin gerçek durumunu yansıtır. Gelir tablosunda vadeli satışlar ve alışlar, amortisman, gelir - gider tahakkukları gibi aslında şirketin cebine girmemiş veya çıkmamış pek çok nakit akış kalemi bir arada bulunur. KDV ve işletme sermayesi ihtiyacı gibi unsurlar da gelir tablosunda yer almaz. Bu bakımdan gelir tablosu üzerinden yapılacak analizler bizi yanlış yönlendirebilir. Bir şirketin veya bir projenin performansını ölçmenin en iyi ve doğru yöntemi nakit akış tablosu üzerinden yapılacak analizlerdir. Gelir tablosu ve bilanço muhasebesel esaslara göre düzenlenmiştir. Oysa nakit akışı fiili durumu yansıtır. Gerçek anlamda para girişleri ve çıkışları üzerinden değerlendirme yapmanıza imkân sağlar. İskontolu nakit akış yönteminde ortakların eline geçecek olan nakit akışlarının bugünkü değeri şirketin değerini ifade eder. Bu yöntem kullanılan diğer yöntemlere göre özellikle uzun vadeli satış ve gider projeksiyonları yapmayı gerektirmesi nedeni ile daha zordur. Ancak şirketin sadece bugünü üzerinden yapılan oransal analizlere göre gelecekteki durumun bugüne yansımasını göstermesi bakımından daha doğru tespitler yapılmasına imkân sağlar.
Piyasalara baktığımızda iskontolu nakit akışı çalışmasının görece daha zahmetli bir çalışma olması nedeni ile gelir tablosu üzerinden yapılan analizlerin daha yaygın kullanıldığını gözlemlemekteyiz. Bununla beraber duayen yatırımcı Warren Buffet’ın başını çektiği bilinçli yatırımcılar piyasaların kısa vadeli analizlerine önem vermezler ve şirketlerin gerçek değerini (intrinsic value) tespit etmemize imkan sağlayan nakit akışı üzerinden yapılan çalışmalara bakarak uzun vadeli yatırım kararlarını şekillendirirler.”