TEPAV araştırması, hedef alınan sektörlerde kaydedilmesi gereken çok mesafe olduğunu gösteriyor.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Avrupa Birliği’nin (AB) Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) kapsamına alınan demir-çelik, alüminyum ve çimento sektörlerinin, Yeşil Mutabakat ve yeşil dönüşüm süreçlerine hazırlık düzeylerinin ölçülmesini hedefleyen bir çalışma gerçekleştirdi.
Türkiye ekonomisi için hayati önem taşıyan bu üç sektör, enerji kullanımı ve karbon salımı görece yoğun sektörler olma niteliğinden ötürü AB tarafından Sınırda Karbon Düzenlemesi kapsamına alındı. AB dışında üretilen ürünlere, üretimlerinin yol açtığı karbon ayak izi ölçüsünde ilave maliyet getiren mekanizma, Türkiye’nin rekabet gücünü etkilemesi olasılığı bulunduğundan sanayimizi iklim değişikliği ve karbon salımları konusunda acil adım atmaya zorluyor.
Çalışma kapsamında, Yeşil Mutabakat’a hazırlık düzeyini ölçme amacıyla, söz konusu üç sektörde toplam 68 firmanın katılımıyla, genel üretim verileri, karbon ayak izi hesaplaması ve kullandıkları enerjinin dağılımına ilişkin soruları içeren bir anket çalışması yapıldı. Ayrıca toplam 23 firmayla, sektörlerin iklim krizine ilişkin farkındalıkları, temiz enerjiye geçiş süreçleri, Yeşil Mutabakat ve yeşil dönüşüm gibi konulardaki beklentilerine ilişkin derinlemesine mülakatlar gerçekleştirildi.
Tepav Anket Bulgularına Göre:
• Ankete katılan şirketlerin %46’sı ihracat yaptığını, bunların %90’ı ise AB’ye de ihracat yaptığını belirtti. Bu oranlar, söz konusu firmalar için yeşil dönüşümün önemini gözler önüne seriyor.
• Ankete katılan her dört şirketten yalnızca biri karbon ayak izini hesapladığını ifade ediyor. Demir–çelik ve çimento sektörlerinde karbon ayak izini hesaplayan şirket oranı %40 civarındayken, alüminyum sektöründe bu oran %10 düzeyinde kalıyor.
• Benzer biçimde, demir-çelik ve çimento sektörlerinde kurumsal karbonsuzlaşma politikası olduğunu ifade eden şirketlerin oranı üçte bir düzeyindeyken, alüminyumda bu oran %15.
• Üretim işlemlerinde hidrokarbon kullanımı demir-çelik sektöründe daha yaygınken, şirketlerin mevcut enerji kaynaklarını değiştirmekte isteksiz olduğu da tespit edildi. Ankete katılan tüm şirketlerin yalnızca yüzde 18’i gelecekte yenilenebilir enerji kullanmak istediğini belirtti.
Tepav’ın Yeşil Mutabakat Sürecine İlişkin Derinlemesine Mülakatlarında:
• 23 firmanın yalnızca dördünün sürdürülebilirlik birimi bulunduğu,
• Firmaların yeşil dönüşüm sürecine yaklaşımlarının farklılık gösterdiği,
• Firmaların yarısından fazlasının karbon ayak izlerini hesapladığı,
• Karbon ayak izi hesaplaması yapmadıklarını belirten firmaların çoğunun yakında hesaplama çalışmalarına başlamayı planladığı,
• Firmaların enerji dönüşüm öngörülerinin sektörel farklılık gösterdiği,
• AB ile ihracat ilişkileri daha zayıf olan bazı firmaların kömür kullanmaya devam etmeyi düşündüğü,
• Firmaların enerji yatırımı yapmak için devlet destek ve teşviklerinin önemine ve kamu tarafından atılacak adımlar konusundaki belirsizliğe vurgu yaptıkları,
• Firmaların büyük çoğunluğunun Yeşil Mutabakat ve Sınırda Karbon Düzenlemesi hakkındaki bilgisinin çok sınırlı olduğu,
• Firmalar için, doğru bilgiye ulaşım ve bilginin yayımı konusunda en güvenilir kurumların ilgili sektörel çatı örgütleri olduğu saptandı.
Sonuç olarak, TEPAV çalışması, sektörel açıdan farklılık göstermekle birlikte, firmaların gerek Yeşil Mutabakat’a hazırlık düzeylerinin, gerekse yeşil dönüşüm alanındaki bilgi birikimlerinin yetersiz olduğuna dikkat çekiyor. Firmaların özellikle kamu kurumlarının bu konuda atacağı adımları bekledikleri, bu alandaki belirsizliklerin de şirketlerin hazırlık süreçlerini etkilediği anlaşılıyor.
TEPAV Anketi ve Derinlemesine Mülakatlar
TEPAV çalışması kapsamında düzenlenen anket çalışmasına 35’i alüminyum üreticisi, 20’si çimento üreticisi ve 13’ü demir-çelik üreticisi 68 firma katıldı.
TEPAV çalışması kapsamında yapılan derinlemesine mülakatlar, 11’i alüminyum üreticisi, 10’u çimento üreticisi ve 2’si demir-çelik üreticisi olmak üzere toplam 23 firma ile gerçekleştirildi.
SKDM’ye yönelik enerji dönüşümü
Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın zorunlu kıldığı karbonsuzlaşma sürecinin en önemli ayaklarından birini, karbon salımlarının başlıca nedenlerinden biri olan enerji bileşeni oluşturuyor. Bu kapsamda, kömür başta olmak üzere hidrokarbon enerji kaynaklarının tedricen terk edilmesi, bunları ikame etmek üzere yenilenebilir kaynakların yaygınlaştırılması ve yenilikçi enerji teknolojilerinin geliştirilmesi gerekecek. Yenilenebilir enerji kaynaklarının düzensizliğini göz önünde bulunduran Avrupa Birliği, baz yük ihtiyacını karşılayabilmek için geçiş aşamasında doğal gaz ve nükleer enerjiyi belli koşullar dahilinde sürdürülebilir yatırımlar sınıfına aldı.
SKDM nedir?
Avrupa Birliği, 2019 yılı sonunda, Covid-19 pandemisinin hemen öncesinde, Yeşil Mutabakat sürecini açıklayarak, 2050 yılında karbon-nötr olma hedefine ulaşmak için atacağı adımların ve planladığı enerji dönüşümünün çerçevesini belirledi. 2021 yılında açıkladığı 55’e Uyum Paketi ile Yeşil Mutabakat ile öngörülen değişim için atacağı somut adımları ve hayata geçireceği yeni düzenlemeleri de kamuoyuna açıkladı. Başta Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) olmak üzere hayata geçirilmesi planlanan yeni düzenlemeler, kıta Avrupası ile de sınırlı kalmayacak. SKDM, AB dışında üretilip AB sınırlarına giren ürünler için, AB bünyesinde üretilmiş olsalardı ne kadar karbon bedeli ödenecekse AB’ye ithal edilirken de aynı oranda bir bedel ödenmesini öngörüyor. SKDM,AB ile ticaret yapan ülkeleri ve firmaları da doğrudan etkileyecek. AB, bu yolla hem ticaret partnerlerini kendi politikasını uymaya zorlayarak politikanın başarısını artırmayı hem de üretimin karbon politikaları daha gevşek olan ülke ve bölgelere kaymasını(karbon kaçağını) önlemeyi hedefliyor. SKDM uygulamasının ilk aşamasında beş sektör (demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrik) kapsama alındı. 2023’de karbon ayak izi raporlamasının, 2026 yılında ise karbon ayak izine dayalı vergilendirmenin başlaması öngörülüyor. Önümüzdeki yıllarda sektörel kapsamın genişletilmesi bekleniyor.
Güven Sak
TEPAV Kurucu Direktörü
Araştırmamızın en can alıcı sonuçlarından biri şu: firmalarımızda sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm konusunda uzmanlaşan bir birim yok. Demir-çelik ve çimentoda firmaların üçte birinin, alüminyumda ise ancak onda birinin dekarbonizasyon konusunda bir çerçevesi var. Şirketlerde karşı karşıya olunan meseleyle ve bu meselenin kalıcılığıyla ilgili farkındalığın olmadığını görüyoruz.
Diğer bir konu şu: şirketler Türkiye’de yapılacak düzenlemeleri görmek için bekliyor. Paris İklim Anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin karbon salımındaki azaltım için 2053 net sıfır hedefiyle uyumlu yeni niyet beyanını açıklamasını bekliyoruz. Önümüzdeki yıl emisyon ticaret sisteminin nasıl tasarlanacağına ilişkin çerçeve ortaya çıkacak. Türkiye’nin iklim politikasının ne olduğunu, nasıl işleyeceğini idare açıklayacak. Elektrik sektöründe kömürden hızla çıkmazsak şirketlerin canını yakacak bir karbon fiyatı düzenlemesi tasarlamak zorunlu hale gelecek. Bu siyasi kararların acilen alınması gerekiyor.
Avrupa Birliği’nin ne istediği şekillenmeye başladı, ilk olarak bu sınırda karbon düzenlemesi mekanizmasını nasıl işleteceğini takip etmek gerekiyor. Ama bunun dinamik bir süreç olduğunu, ileride ürün bazında değer zinciri boyunca karbon ayak izini, su ayak izini, atık yönetimini içerecek şekilde genişleyeceğini de görmemiz lazım. Atlantik’in iki tarafında şekillenen bu piyasa dünyanın en zengin piyasası; G7 ülkeleri bizim ihracatımızın %60’ını oluşturuyor. Bu iş ciddi ve bu iş devam edecek.