Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın ilk dört ayında Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 8,9 milyar dolar oldu. Makine ve ekipmanları sanayiinde yıllık üretici fiyat artışının, yüzde 55,6 seviyesindeki yurt içi üretici fiyat artışının 10 puan üzerinde yüzde 65,5 olarak seyrettiğini belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu “Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bizde de en büyük alıcı ve kullanıcı durumundaki kamu, alımlarında yerli makineleri mutlak surette tercih ederek Hazine ve Maliye Bakanlığımızın tasarruf tedbirlerine uyum sağlamalıdır. Çin’den makine ithalatının yılın ilk 3 ayında yüzde 8,7 kadar düşmesini, genel bir farkındalığın oluşmaya başladığına dair ilk işaretler olarak okuyoruz. Bu konuyu yakından takip eden Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz” dedi.
Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın ilk 4 ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 1 milyon tonu aşarak 8,9 milyar dolar oldu. Geçen yılın son çeyreğinde yataya dönen ve bu yılın ilk 4 aylık döneminde yüzde 3,6 gerileyen makine ihracatı, son 12 aylık dönemde yüzde 5,4 artarak 28,1 milyar dolara ulaştı. Yine 12 aylık karşılaştırmada makine ithalatındaki artış oranı yüzde 12,9 seviyesine gerileyerek 45,5 milyar dolar oldu. Yaptırımların etkisiyle Rusya’ya makine ihracat düşüşünün yüzde 20’ye yaklaştığı ilk 4 ayda Suudi Arabistan’da yüzde 30,7, Özbekistan’da yüzde 29,7, Mısır ve Cezayir’de yüzde 15 kadar ihracat artışı sağlandı. Toplamda 2,5 milyar dolara yaklaşan ihracat tutarıyla Almanya, Rusya ve ABD bu dönemde ilk üç pazar olma özelliklerini korudu.
Gelişmiş ülkelerdeki yüksek faiz uygulamalarının enflasyon üzerindeki etkisinin sınırlı kalması nedeniyle parasal genişleme adımlarının gecikmesinin, dış ticaret beklentileri üzerindeki yansımalarına değinen Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:
“Avrupa’da yılın geri kalan bölümünde ekonomik anlamda bir daralma öngörülmese de imalat ve inşaat sektörlerindeki durgunluk, özellikle Almanya’da çabuk geçeceğe benzemiyor. Son 10 yılda makine ihracatımızın yılda ortalama yüzde 6’ya yakın arttığı Almanya’da, yüzde 3,6 gibi sınırlı bir seviyede olsa da uzun yıllardan sonra ilk defa negatif seyrediyoruz. Geçen sene yüzde 0,3 kadar küçülen Alman ekonomisinin bu yıl da 2022 rakamlarının gerisinde kalması bekleniyor. Bölgedeki bu eğilim küresel ölçekte de geçerli ve güncel dünya PMI istatistiklerine bakıldığında, tüketim ve ara mallarına dair verilerin 50’nin üstünde, yatırım malları için ise 50’nin altında kaldığı görünüyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün mal ticareti artışını aşağı yönlü revize ettiği, buna paralel olarak Çin-Tayvan krizi gibi yeni küresel risklerin belirdiği bir ortamda, yatırım malları imalatçıları için zorlu bir yıl oluyor.”
“Enflasyonun asıl etkisi katma değeri yüksek mallara”
Türkiye’deki imalat PMI verisinin de 50 puanın altında olduğuna işaret eden Karavelioğlu, imalat sanayiinde üretim artışının yüzde 5,6 olduğu yılın ilk çeyreğinde makine ve teçhizat üretiminde yüzde 4 küçülme olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Finansman olanaklarındaki daralmaya ve pahalanmaya bağlı olarak, yatırım ve faaliyet ortamında bir zayıflamanın olması ve üretim maliyet endekslerine bu durumun yansıması doğal bir durum. Makine ve ekipmanları sanayiinde yıllık üretici fiyat artışı, yüzde 55,6 seviyesindeki yurt içi üretici fiyat artışının 10 puan üzerinde ve yüzde 65,5 olarak seyrediyor. Bu veriler, özkaynakla ilerlemeyi tercih edegelmiş sektörümüzün üretim ölçeklerindeki tedrici bozulmaya ve aynı zamanda personel maliyetlerinde diğer sektörlerden daha yüksek artışlarla karşı karşıya kaldığına işaret ediyor. Düşük kura bağlı ithalat avantajı sürerken makine sektörü yerli katma değer oranı en yüksek sektör olduğu için yurt içi maliyetlerden daha fazla etkileniyor. Buna dünyada doların değer kazanmasına bağlı olarak, dolar/euro paritesinde açılan makas da dahil edildiğinde finansal etkenlerin rekabetçiliğimiz üzerindeki baskısı giderek daha fazla hissedilir hale geliyor.”
“Tasarruf yerli makinelerle başlamalı”
Türkiye’nin dış ticaret açığında önemli kalemler arasında yer alan altın ithalatına yönelik kota uygulamalarının 4 aylık süreçte 6,5 milyar dolarlık bir etki yarattığına dikkat çeken Karavelioğlu, elektrikli ve elektriksiz makine ithalatını şu şekilde değerlendirdi:
“Sayın Bakanımız Prof.Dr. Ömer Bolat, aylık dış ticaret açıklamalarında, elektrikli ve elektriksiz makineler toplam ihracatının ilk 4 ayda yüzde 0,4 artarak 13,1’a ulaştığını, ithalatının ise yüzde 2 azalarak 21,6 milyar dolara indiğini belirtmekle cari açığın en büyük ikinci kalemine dikkat çekmiş oldular. Enerjinin hemen ardından Türkiye’nin en büyük ithalat kalemi durumundaki makinelerden verdiğimiz açık, kota ile sınırladığımız altın ithalatından çok daha önemli ve acil tedbirler geliştirilmeye muhtaçtır. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bizde de en büyük alıcı ve kullanıcı durumundaki kamu, alımlarında yerli makineleri mutlak surette tercih ederek Hazine ve Maliye Bakanlığımızın tasarruf tedbirlerine uyum sağlamalıdır. İthal makinelerin satın alma maliyetlerinin ötesinde servis, bakım, yedek parça gibi ömür boyu hizmet ihtiyaçlarıyla da kalıcı bir gider kalemine dönüştüğünü; rakiplerimizin teknoloji geliştirmesine kaynak oluşturduğunu gözden kaçıramayız. Çin’den makine ithalatının yılın ilk 3 ayında yüzde 8,7 kadar düşmesini, genel bir farkındalığın oluşmaya başladığına dair ilk işaretler olarak okuyoruz. Bu konuyu yakından takip eden Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz.”
“Kayıt dışı ile mücadelede pilot sektör olmaya hazırız”
Türkiye’de imalat sanayiinin güncel sorunlarının tespiti ve bu konuda sorumlu kuruluşlara çözüm önerileri için düzenli olarak yaptıkları araştırmalara bir yenisini eklediklerini belirten Karavelioğlu sözlerini şöyle tamamladı:
“Makine ve Alt Sektörleri için Kayıt Dışı Ekonominin Ölçülmesi başlıklı son çalışmamızda sektörümüz genelinde kayıt dışılık oranını yüzde 23,68 olarak belirledik. Bu oran 2015 yılında yaptığımız araştırmalarda yüzde 24,93 seviyesindeydi. İşletme ve göçmen sayılarındaki hızlı artışa ve pandeminin kayıt dışı oranlarını artırıcı etkisine rağmen son 7 yılda ortalama yüzde 5 kadar iyileşme göze çarpıyor. Yine de giderek yükselen istihdam sorunları içinde kayıt dışı personel çalıştırmak veya verilen maaşları düşük göstermek için kayıt dışı para üretmek zorunda olan, bunu düşük bedelli faturalarla veya faturasız satışlarla sağlayan, sonra da stok aflarından yararlanan firmalar, katmerli kazançlarıyla ölçeklerimiz ve rekabetçiliğimiz için tehdit olmayı sürdürüyor. Biz bu konuda devletin geliştireceği bütün önlemlerin uygulamasına destek vermeye, sektörel derneklerimiz, Federasyonumuz ve Birliğimiz aracılığıyla bilgi ve deneyimimizi kamunun istifadesine sunmaya ve en önemlisi, kayıt dışı ile mücadelede pilot sektör olmaya hazırız.”