Metal Dünyası

Çelik

Demir

Maden

Alüminyum

Döküm

E-Dergi SEKTÖRLER HABERLER ÜRÜN TANITIMLARI TEKNİK YAZILAR DOSYALAR RÖPORTAJLAR BAŞARI HİKAYELERİ UZMAN GÖRÜŞÜ YAZARLAR FUARLAR ETKİNLİKLER PROFİLLER Editörden Künye YAYIN KURULU ARŞİV ABONELİK KVKK İLETİŞİM
Erman Car
Erman Car
erman@metkim.com
Ulusal Alüminyum Endüstrisi Üzerine Notlar Ne Yapmalı?

Giriş
Alüminyuma olan talebin giderek artacağına şüphe yok. Özellikle sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için daha çok ama daha yeşil ya da düşük karbon içeren alüminyuma ihtiyacımız var.

 

Peki biz bu sürecin neresindeyiz?
TALSAD’in”Dünyada ve Türkiye’de Alüminyum 2024 yılı Raporunu (1)” referans aldığımıza:

• 2024 yılında küresel birincil alüminyum üretimi 72.8 milyon ton olarak gerçekleşmş. Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin kapasitesi ise sadece 80-85 000 ton.

• Alüminyuma olan talebin artışında en önemli itici güçler:elektrikli araçlar ve yenilebilir enerji yatırımları.  Rio Tinto’nun hesaplamarına göre (2):

• 2024 yılında küresel ikincil alüminyum üretimi 41 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Ancak yine TALSAD’ın yaptırdığı bir envanter çalışmasında, ithalat hariç içeride dönen hurda ve diğer ikinci malzeme miktarının yılda 230-335 000 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Yani elimizde ne sağlıklı bir hurda envanteri var ne de sağlıklı bir ikincil alüminyum üretim rakamı. 

• Öte yandan karbonsuzlaşma politikaları bazı temel tanımların da değişmesine yol açmıştır. Geleneksel literatürde ikincil alüminyum tesisleri iki gruba ayrılırdı:

• 100% eski hurda kullanan tesisler (refiner), ağırlıklı olarak daha geniş kimyasal kompozisyon aralığına sahio basınçlı döküm alaşımları (AlSiCu) ve çelik endüstrisi için oksijen giderici (deoksidant) üreten tesisler

• Kısmen eski hurda ve ağırlıklı olarak yeni hurda kullanan tesisler (remelter), birincil külçe ile yeni hurda (proses hurdaları) ve sınırlı oranda eski hurda kullanan haddehane ve ekstrüzyon tesisi dökümhaneleri.

 

Oysa bugün, özellikle Avrupa ülkelerinde yeni bir grup daha çıktı: 100% hurda kullanarak hadde ve ekstrüzyon için yarı-ürün üreten tesisler.
• Uluslararası Alüminyum Enstitüsü 2070 yılına kadar küresel ikincil alüminyum üretiminin 120 milyon ton’a ulaşacağını öngörüyor. Bu öngörü beraberinde iki soru getiriyor:

 

Yeterli miktarda eski hurda (kullanım ömrünü doldurmuş,EoL-end-of-life) bulunabilir mi?
Bu rakama ulaşabilmek için yeterince hurda hazırlama, ergitme ve döküm kapasitesi var mı?

 

Bu soruların yanıtları, sağlıklı verilere ulaşılabilindiği takdirde, ayrı birer araştırma konusudur.
• 2024 yılında 1.3 milyon ton alüminyum tüketilmiştir. Alüminyum ithalatımız ise 2.1 milyon ton ve bunun 1.5 milyon tonu birincil alüminyumdur. Buna karşın alüminyum ürün ve yarı-ürün ihracatımız 1.23 milyon ton. Bu kayıtlı rakamları dikkate aldığımzda yerel kaynak kullanımımız neredeyse 430 bin ton civarına karşı gelmektedir. 

 

Burada akla gelen soru:Dünyanın en büyük 16. ve Avrupa’nın en büyük 7. ekonomisi olan Türkiye için bu rakamlar ne kadar gerçekçi?

Türkiye Birincil Alüminyum Üretebilir mi?
Enerji:

Birincil alüminyum üretimi enerji yoğun bir üretimdir. Son 20 yılda, özellikle Amerika ve Batı Avrupa birincil alüminyum üretimlerini azaltarak, sınırlı olan enerji kaynaklarını diğer alanlarda kullanmayı tercih ederken, özellikle enerjinin ucuz olduğu Rusya ve Orta Doğu ülkeleri, birincil alüminyum dünyasında önemli aktörler olmuştur. Uluslararası Alüminyum Enstitüsü’nün 2024 istatiklerine göre, sadece elektroliz aşamasında 1 ton birincil alüminyum üretebilmek için ortalama 13.990 kWsaat elektrik enerjisi tüketilmiştir.

 

Öte yandan TMMOB Makine Mühendisleri Odası Türkiye Enerji Görünümü 2204 Raporu’na göre (4):” Türkiye’nin toplam enerji arzında dışa bağımlılığı, 1990’da %52 iken, 2002 yılında %68, 2010’da %70 ve 2015 yılında %76’ya kadar yükselmiştir. Son yıllarda özellikle güneş, rüzgâr ve jeotermaldeki artış ile 2020’de %70’e, 2022’de %68’e gerilemiştir.

 

Üstelik 2022 yılında ürettiğimiz enerjinin %39’u kömürden, % 7’si petrolden ve %1’i doğal gazdan sağlanmıştır. Yani neredeyse enerji üretiminin yarısı fosil yakıtlardan sağlanmıştır. Bu durumda hem nitelik hem de nicelik olarak ekonomik birincil alüminyum üretimi olanaklı değildir.

 

Boksit:
Teorik olarak bakıldığında, Türkiye’de bilinen alüminyum kaynaklarını boksit ve diasporit, zımparataşı ve Orta Anadolu’da varlığı bilinen, ancak üzerinde ciddi araştırma yapılmamış Nefelin ve Siyenit yatakları oluşturmaktadır. 

 

MTA’nın Aralık 2018’de hazırladığı (ya da güncellediği) bir rapora göre, ülkemizde görünür + muhtemel + mümkün toplam boksit rezervi 422 milyon ton ve işletilebilir rezerv ise 63 milyon ton olarak verilmiştir. En büyük rezerv ise Konya Seydişehir ve Antalya Akseki bölgesindedir ve 36.5 milyon ton rezervin 31 milyon tonu işletilebilir rezervdir.

 

Türkiye dünya boksit potansiyelinin %1’ine, ancak işletilebilir boksit potansiyeli sadece % 0.2’sine sahiptir.

 

Unutulmamalıdır ki, bugün uygulanan Bayer Teknolojisi ile gibsitik ve böhmitik boksit cevherleri ekonomik olarak işlenebilir. Diasporitik boksitlerin, kostik soda ile liç edilerek çözümlendirilmesi, Bayer Prosesi ile oldukça güçtür, yüksek sıcaklık ve basınç gerektirir. Bu amaçla Pedersen ya da Bayer-Sinter gibi alternatif prosesler ya da böhmit işleyen tesislerde kısmi diaspor kullanımı gibi uygulamalar geliştirilmiştir. Ancak bu proseslerin ekonomikliği tartışma konusudur. Bu durumda metalurjik kalite alümina üretimi için 36 milyon ton civarı cevherimiz bulunmaktadır. Bu rezervden yaklaşık 10 milyon ton metalik alüminyum üretimi mümkündür.

 

Dünyadaki Eğilim Nedir?
Öncelikle teknolojik olarak sıfır-karbon olarak anlatılan hedef, boksitten alüminyum külçeye kadar giden teknolojik süreçte mümkün bir hedef değildir. Buradaki gerçek hedef: Uluslararası Alüminyum Enstitüsü’nün modellediği 1.5 ⁰C küresel sıcaklı artışı senaryosu üzerinden, 2050 yılında ton birincil alüminyum başına karbon dioksit eşdeğeri salımının 0.5 t değerine indirilmesidir (6). Bu rakam ikincil alüminyum üretiminde salınan karbon dioksit değeri ile aynıdır.

 

Bunun anlamı, birincil alüminyum üretim süreci sırasında oluşan karbon ya da eşdeğer salımların, 2050 yılına kadar  %97 oranında azaltılmasıdır.

 

Unutulmaması gereken diğer bir gerçeklik de, birincil alüminyum üretimim sırasında oluşan karbon salımlarının %70’inden fazlasının elektrik üretim prosesleri sonucunda ortaya çıktığıdır (Kapsam 2).

 

Uluslararası Alüminyum Ensitiüsü 2050 yılı sıfır karbon alüminyum üretim stratejisi için 3 patika önermektedir (4):


Elektrik enerjisi üretiminin karbonsuzlaştırılması potansiyeli

 

• Sıfır karbonlu elektrik enerjisi: Bunun anlamı alüminyum endüstrisi için tüketilen elektriğin üretildiği enerji alt-yapısının tamamen değişmesidir. Birincil alüminyum endüstrisinin önemli aktörleri olan, kömür kullnanan Çin ve Hindistan, doğal gaz kullanan Orta Doğu ülkeleri bu dönüşümü nasıl gerçekleştirebilir?

• Karbon tutma, depolama ve işleme teknolojileri: Henüz ekonomikliği kanıtlanmamış, teknolojik olarak mümkün ama, üretilen karbon miktarı dikkate alındığında uygulaması uzun vade isteyen ve henüz emekleme aşamasında teknolojilerdir.

• Enerji verimliliği: Elektroliz prosesi sırasında, elektrik enerjisi gereksinimi her ne kadar termodinamik olarak limitli ise de (termodinamik olarak 10.000 kWsaat tüketimin altı olanaksız), özellikle alümina üretimi ve elektroliz sonrası proseslerde önemli tasarruflar sağlayabilir.

• Inert Anot: Proses karbon anot yerine inert bir malzemeden yapılmış anot kullanımı ve böylece anot tepkimeleri sonucu karbon yerine oksijen salımını hedefleyen bir prosestir. İlk ticari uygulama ELYSIS adı ile, pilot tesisten biraz hallice bir kapasitede Amerika’da hayata geçirilmiştir. Ancak karbon anot kullanıldığında, anot tepkimeleri sırasında da bir miktar enerji açığa çıkmakta (ekzotermik tepkime) ve bu enerji elektrolizin toplam elektrik enerjisini düşürmektedir. Inert anotta ise tam tersi, karbon anotlu teknolojiye göre daha fazla elektrik enerjisi gerekecektir. Öte yandan anot malzemesinin ne olduğu başta olmak üzere, bir çok bilinmez içermektedir.

 

En önemlisi elektrik enerjisi kaynaklı Kapsam 2 salımlarının azaltılmasında katkısı yoktur ve hatta anot tepkimeleri nedeniyle daha fazla elektrik enerjisine gereksinim duyulduğundan negatif etkisi söz konusudur.

• Alümina Tesisi ve Dökümhanelerin Elektrifikasyonu: Burada da ön koşul “yeşil” yani yenilebilir kaynaklardan üretilmiş elektrk enerjisine sahip olmak ve bunu depolamaktır. Öte yanda ergitme proseslerinde alüminyumun yüksek olan ergime gizli ısısı nedeniyle fırın kapasiteleri sınırlıdır.

Elimizdeki en önemli karbonsuzlaşma ve enerji verimliliğini sağlama seçeneği geridönüşüm/yeniden üretim olarak ortaya çıkmaktadır: 

 

Yeniden üretim ile:
• Hurdalar “yeni hammadde” olarak düşünülmelidir,
• Yeniden üretim en etkin enerji tasarrufu yöntemidir,
• Yeniden üretim en etkin karbonsuzlaşma yöntemidir,
• Yeniden üretim ile aynı zamanda alaşım elementleri de olabildiğince hurdadan geri kazanaılabildiği için ilave ekonomik ve ekolojik avantajlar yaratmak mümkündür.

 

Ne Yapmalı?
En zor olanı, “sistem içinde kalarak ve sistemin araçlarını yine onun izin verdiği ölçüde kullanarak, sistemin yarattığı krizi çözmek” olmalı.

 

Sürdürülebilir ve güvenli bir dünya için uzun vadeli planlama gereğinin çok kritik olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Teknolojinin geliştirilmesine ve kalkınmaya olan gereksinimin devam edeceği açıktır. Ancak bazıları ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir toplum için vazgeçilmez görürken, bazıları da, ekonomik büyümenin kendisini sorun olarak görmektedir. Her ne kadar politik kararların birincil önceliğinin, çevre sorunlarını çözecek bir zenginlik yaratacak sağlıklı bir ekonomik büyümenin olduğu görülse de, var olan çevresel yıkımın onarım maliyetinin çok daha büyük olacağı açıktır. Dolayısıyla önümüzdeki dönem de yapılacak olan tüm yatırımlarda, iyileştirme projelerinde, yeni ürün ve malzeme tasarımlarında “sürdürülebilirlik koşulları” önemini arttıracaktır. Teknolojik eğilim, yenilenebilir enerji sistemleri, daha hafif taşımacılık araçları, düşük karbon salınımları ve sera gazının kontrolü ve ikincil metal üretimlerinin arttırılması konuları üzerinde odaklanılacağını göstermektedir. 

 

Planlama
Sürdürülebilirlik kavramı “geleceğin yeniden tasarımı” olarak değerlendirildiğinde, sadece ekonomik, ekolojik ve teknik bileşenleri içermez. Aynı zamanda politik ve kültürel boyutları da vardır. Bu bağlamda politika yapıcılara çok önemli görevler düşmektedir. 

 

Planlama olgusunun özünü Bilsay Kuruç şöyle açıklıyor (7):
“…Planlama yirminci yüzyıla ait bir işti, yirminci yüzyılda bitti. Öyle gürünüyor. Yeniden başlamak lazım…Sovyetlerle başladı. Sovyetler, Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların lojistik planlamasından öğrendiler, ilk oradan ilham aldılar…Bu, bizi şuna götürüyor: Hangi sektör, üretim düzeyinde şimdi konuşuyoruz, hangi sektör lokomotiftir, ötekileri çekip götürür? Ona götürüyor. 

 

……Bu nedenle hangi sektör hangisini çekip götürecek? Yani sektörler arasında nasıl bir bağlantı olacak? Planlamanın ana meselesi bu. Buradan şu çıkıyor: Bir ufka bakma meselesidir özünde. Yani ta oraya kadar, hatta ufkun ötesini de görebilme meselesidir. Orayı görebilme meselesidir. Oraya bakmaksızın olmaz. İşte, yine son yirmi yılda bırak orayı, şu camdan dışarı bakamıyorum. Bakış mesafesi o kadar kısalmış durumda. Bugün tabii acayip bir noktaya geldik çünkü en fazla bir haftalık bakabiliyoruz. Bir aylık da bakamıyoruz. Bırak bir yıllık bakmayı, altı aylık bakmayı, bir aylık da bakamıyoruz. Bir ay sonra ne olacak? Ama esas meselen, ta oraya kadar bakıp oradan buraya gelmek. İşte planlama o, özü bu.”

 

Alüminyum sektörü açısından bakarsak, hala kendi teknolojisini üretemeyen ya da sınırlı olarak üretebilen bir ülke olarak planlamaya daha da çok ihtiyaç vardır. Sürdürülebilrlik bağlamında alüminyum endüstrisi için iki önemli noktayı vurgulamalıyız:
• Metalurjik olarak üretim proseslerinde sürdürülebilir teknolojiler kullanmak ki burada enerji verimliliği ile beraber yeniden üretim/geridönüşüm bize büyük fırsatlar sunmaktadır,
• Öte yandan alüminyumun malzeme olarak özellikleri bize yeni alaşım ve malzeme tasarımını mümkün kılmaktadır. Bu noktada ürün tasarımı da oldukça önem taşımaktadır. Özellikle üretim/geridönüşüm sürecine uygun ürün tasarımları ve malzeme odaklı anlayıştan ürün odaklı anlayışa geçiş yani daha ekonomik geridönüştürülebilir/yeniden üretilebilir tasarımlar önem kazanmaktadır.

 

Teknoloji Transferi
Teknoloji transferi süreci:
- seçim ve edinme,
- özümseme ve geliştirme,
- üretim olarak sıralanabilecek üç temel adımdan oluşur. 

 

Geriden gelen azgelişmiş ülkelerin, erken sanayileşmiş ülkeleri yakalayabilmek için geliştirmeleri ve uygulamaları gereken öğrenme temelli teknoloji transferi politikasının, her bir aşaması ayrı ayrı büyük bir öneme sahip olmakla birlikte özellikle bu üç adımda şekillenerek sonuç verebileceğini söyleyebiliriz.

 

Seçim ve edinme aşaması, ihtiyaç tespiti ve uygun teknolojinin seçimi ile birikte öğrenme başarısını doğrudan etkileyecektir. Ülkenin iktisadi yapısı ve istikrarı, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı, beşeri, fiziki ve mali sermaye mevcudu ve potansiyeli, teknolojik yetenek kapasitesi, bilim, teknoloji, sanayi ve kalkınma politika ve stratejisi teknoloji seçimini ve edinim sürecinin başarısını belirleyici temel faktörlerdir2. Bu faktörler aynı zamanda teknolojinin yatay ya da dikey hangi yöntemle edinileceğini de belirler. Transferin dikey transfer yöntemleri ile gerçekleştirilmesi, transfer edilen teknolojiye hâkimiyet ve geliştirme yeteneğinin olmamasını ve sürekli dışa bağımlılığı ifade ederken, yatay transfer yöntemleri teknolojiye erişim, uygun olanın seçimi, tedarik, asimilasyon, geliştirme ve ileri aşamada teknoloji üretiminin mümkün olmasını ifade etmektedir.

 

İşletme ölçeğinde ise seçme ve edinme aşamasında “fizibilite” süreci kritik bir süreçtir.

Özümseme ve geliştirme aşamalarını kapsayan ikinci adım, öğrenme temeli üzerine kuruludur. Bu adımda, transfer edilen teknolojiden öğrenmeyi sağlayacak ve bunu üretim altyapısına dönüştürecek ‘insan’ ve insanın nitelik ve becerilerini ifade eden beşeri sermaye planı ön plana çıkmaktadır. Mevcut beşeri sermaye birikiminin etkin kullanımıyla teknolojik yetenek kapasitesinin arttırılması özümsemeyi mümkün kılacak ve transfer edilen teknolojinin geliştirilerek yeniden üretilmesine imkân verecektir. Gerek çokuluslu firmaların üretim yapmak amacıyla yatırımda bulundukları ülkelere taşıdıkları gelişmiş teknolojiyi bulundukları ülkenin çevresine uyarlama gereklilikleri, gerekse de ev sahibi ülkenin bu gelişmiş teknolojiden öğrenmeyi sağlayabilmesinde temel faktör ‘insan’dır. Her iki taraf için de öncelikli olarak bilim adamları, mühendisler olmak üzere tüm Ar-Ge personeline önemli görevler düşmektedir. Beyaz yakalılar olarak ifade edilebilecek olan bilim adamı ve mühendisler mavi yakalıların niteliklerinin artmasını sağlarken yenilikçi üretim sürecinde başat rol oynayan mavi yakalılar da sürekliliği ve etkinliği sağlamaktadır. Özetle, öğrenme temelli bir politikanın bel kemiğini oluşturan özümseme ve geliştirme aşamasında bilginin kaynağını oluşturan ‘insan’ ve insana yapılan her türlü yatırım bilgi temelli kalkınma sürecini sürdürülebilir kılacaktır. Özümseme ve geliştirme aşamasında formasyon sahibi ve takım çalışması kültürüne sahip  mühendis kadrosunun varlığı belirleyici olmaktadır.

 

Üçüncü ve son adım ise özümsenen bilgi ve teknolojinin yeniden ve yenilenerek üretilebilir hale geleceğini ifade eden aşamadır. Bu aşamada Ar- Ge personeli ve uzmanlaşmış mavi yakalılardan oluşan eğitimli işgücü ile birlikte yenilik sisteminin bilgi üretimini ve uygulanmasını sağlayacak bir altyapıyı oluşturması ve bununla birlikte çeşitli sektörel teşvikleri içeren yönlendirici ve kolaylaştırıcı stratejileri uygulayan devlet aktörü belirleyici rol oynayacaktır. Kurumsal yapılanmanın desteği ile teknolojik öğrenme çabalarının sonuç vereceği bu son adımda yeni bilgi üretimi, yeni ürünlerin tasarımı ve uygulanması mümkün olacaktır.

 

Üniversite ve gerçek Ar-Ge kurumları ( işletmelerin “kalite kontrol” bölümü gibi çalışan değil) ile iletişim ve ilgili teknoloji üzerinden gömülü (örtük) bilgi üretmek ana amaç olmalıdır.  

 

Bu anlamda, yani teknolojiyi bilgi olarak gören yeni yaklaşım da dikkate alındığında bu süreçler bütünü, yani teknoloji transferi;

“teknoloji, bilgi, birikim, know-how, tasarım, üretim yöntemleri ve sistemlerinin; faydaya ve ekonomik değere dönüşümünü temin etmek için veya daha da gelişmesini ve yeni ürünler, uygulamalar, malzemeler ve prosesler yaratılmasını sağlamak amacıyla bilimsel ve araştırma kurumları, endüstri, kamu vb. ilgili taraflar arasında paylaşılması” şeklinde de tarif edilmektedir. 

 

Teknolojik  Boyut
Metalurji ve Malzeme Mühendislerinin Gündemi:
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız ”sürdürülebilir kalkınma”, “endüstriyel ekoloji” ve “yaşam döngüsü analizi ve türevleri metodolojisi”, metalurjik tesislerin doğası gereği,  metalurji ve malzeme mühendisliğinin doğrudan gündemindedir. Bu açıdan bakıldığında ise aşağıda sıralanamış beş ana konu üzerinde yoğunlaşılmaktadır:

• Metalurjik tesislerde, üretimin her aşamasında enerji tüketiminin azaltılması (birincil teknolojilerde iyileştirmeler) ve birincil malzemelerin ikincil malzemelerle ikame edilmesi,
• Metalik ürünlerin yaşam döngülerinin kapalı döngü haline getirilmesi, yani kullanım ömrünü doldurmuş ürünlerin yeniden kullanım ya da yeniden üretim ile aynı işleve sahip “yeni ürün” formuna getirilmesi, yan ürünlerin başka endüstrilerde hammadde olarak kulanım olanaklarının araştırılması ve kullanılamayan yan ürün ya da atıklardan enerji üretimi,
• Tasarım aşamasında daha hafif alternatif malzemeler seçilerek ya da yeni alaşımlar üretilerek, malzeme miktarlarının azaltılması (demateryalizasyon),
• Aynı işlevi görecek daha çevreci malzeme ve proseslerin seçimi,
• Malzeme odaklı değil ürün odaklı tasarımlara geçiş ve daha kolay geri dönüştürülebilir/yeniden üretilebilir ürün tasarımları.

 

Enerji ve boksit kaynaklarının durumu dikkate alındığında Türkiye ikincil alüminyum sektörünü stratejik bir sektör olarak düşünmek zorundadır. 

 

Bunun için:
• Hurda kaynaklarını kayıt altına alarak, ikincil hammadde stokunu hesaplamalıdır,
• Başta otomotiv olmak üzere ikincil hammadde kullanımını teşvik etmek zorundadır,
• Birincil alüminyum yerine ikincil alüminyum kullanımını arttıran teknoloji ve tasarımlara geçmek durumundadır.
• İkincil tesislerde, özellikle hurda hazırlama, ergitme ve rafinasyon süreçlerinde; metal verimi ve çevresel etkileri dikkate alan teknolojileri kullanmak ve artık bu teknolojilerin özümsenmemiş teknoloji transferi ile kötü kopyalarını üretmekten çıkıp, mühendislik bilgisine değer vererek kendi teknolojisini üretmek zorundadır,
• Hurdaların kaynağından yani evlerden, okullardan, otellerden vs doğrudan, çöpe karışmadan toplanabilmesi için, özellikle belediyeler ölçeğinde çalışmalıdır,
• Hurda piyasası kontrol edilmeli ve denetim altına alınmalıdır. Dünyadaki örnekleri gibi “hurda hazırlama” tesisleri kurulmalı ve desteklenmeli ve alüminyum hurdaya gereken önem verilmelidir,
• Alüminyum curuf atık değildir, işlenmediği zaman atıktır. Curuf toplama ve işleme tesisleri düzenlenmeli, desteklenmeli ve denetim altına alınmalıdır,
• Yüksek katma değerli alüminyum ürünleri üretebilecek doğru teknoloji seçimi ve transferi süreci yanında,” ikincil olarak üretilebilir yeni alaşım (recycle friendly alloys)” tasarımları konusunda üniversiteler ve Ar-Ge kuruluşları birlikte ciddi çalışmalara ihtiyaç vardır.

 

Nitelikli İnsan Gücü:
Nitelikli insan gücü yalnızca alüminyum sektörünün değil, sanayinin genel sorunudur.

 

İktisadi gelişmenin sosyal ve kültürel şartları, kalkınmadaki yeri gözetilerek “insan”ın ele alınmasıyla sağlanabilir. Bu bir yandan eğitim ve öğretim yoluyla “kalkınma”nın gerektirdiği nitelikte ve sayıda “insan”ın hayata hazırlanması, bir yandan da insan gücü ve zeka rezervlerinin iyi bir şekilde kullanılmasıyla mümkündür. Bu, eğitim felsefesi ile sosyal planlama arasında ilişki kurma ve öğretim cihazının işlemesini yurdun insan ihtiyacına göre ayarlama anlamına gelir.

 

Nihai hedef olan ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı sağlamak için ilk ve en önemli adım bilginin kaynağı olarak kabul edilen insana yatırım yapmaktır. Nitelikli insan gücü ya da ekonomi literatüründeki tanımıyla “beşeri sermaye” birikimi bir yandan bilgi üretimini arttırırken diğer taraftan da edinilen teknolojinin (bilginin) özümsenmesi sürecinde etkin rol oynamaktadır. Bu nedenledir ki, bilgi üretimini sağlamaya yönelik yatırımlar bir yandan iç kaynakların etkinliğini arttırarak teknoloji üretilmesini sağlarken diğer taraftan da dış kaynaklardan elde edilen teknolojinin özümsenmesini ve kullanılabilir biçimde yeniden üretimini sağlayacaktır. 

 

Nitelikli insan gücü aynı zamanda üniversite-sanayi işbirliği, gerçek Ar-Ge birimlerinin üretimi ve teknoloji transferinin tamamlanabilmesi için gerekli adımların hayata geçirilmesinde ve en sonunda özümsenmiş ve üretime geçirilmiş yeni teknolojiden özgün gömülü (örtük) bilgi üretiminin temel unsurudur.

 

Bu örtük bilgiye ulaşmak ya da örtük bilgiyi üretmek için işlenmemiş bilgiler ile mesleki deneyimi birleştirerek yorumlamak ve sentezlemek gerekir. Bunun anahtarı mühendislik formasyonuna sahip olmaktır. Bu formasyon, mühendisçe düşünerek üretmek için mühendisliğin temel ilkelerini benimsemiş olmanın yanı sıra toplumsal ve çevre bilinci taşımayı da kapsamalıdır. 

 

Sonuç
Türkiye’nin hammadde ve enerji kısıtlarından ötürü birincil alüminyum üretmesi olanaklı değildir. Bu nedenle ikincil kaynaklara ve ithal ettiği birincil hammaddeler ile başta otomotiv endüstrisine olmak üzere yüksek katma değerli alüminyum ürünler üretmek zorundadır.

 

Uluslararası piyasalarda kabul edilebilir kalitede alüminyum ürünler üretebilmek için, alüminyum tesislerinde kullanılan teknolojisini planlamalı, yenilemeli ve alüminyum tüketimini arttırmalıdır. Akla gelen ilk soru 2024 yılında ithal ettiğimiz 1.5 milyon ton birincil alüminyumun ne kadarlık bir bölümünü ikincil alüminyum ile ikame edebilirdik?

 

Modern teknoloji kullanımına geçebilmesi için başta formasyon sahibi mühendisler olmak üzere insan nitelikli insan gücü, mühendislik metodolojisi ve araştırma kapasitesini yaratma ve sürekli arttırmak durumundadır. Aksi takdirde, tamamlanamamış teknoloji transferi çıkmazından kurtulması, hem kapasite hem de kalite anlamında ikinci sınıf alüminyum üreten bir ülke imajını değiştirmesi mümkün değildir. Bu durumda, teknoloji transferi, yatırımdan çok bir “tüketim harcaması” niteliği alır ve sürekli yeni teknolojiler için, daha doğrusu teknoloji ürünleri için, artan bir harcama kapısı olur.

 

Alüminyum endüstrisinin de etkilendiği yeni “teknolojik dönüşüm süreci”, Türkiye’nin diğer sektörlerde olduğu gibi, alüminyum sektöründe de “teknolojik geç kalmışlığı”nı büyütecek ve gelişmiş ülkeler ile arasındaki teknolojik gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olacaktır.

 

Ancak bu süreç, iyi niyetli işletme sahipleri, yöneticileri, mühendisleri ve meslek örgütlerinin yeteneklerinin çok ötesinde, devlet ölçeğinde bir “bilim, teknoloji ve sanayi politikası ve buna bağlı olarak planlama” oluşturulması, bu politikanın üniversite, sanayi ve meslek odaları paydaşlarının katkıları ile sürekli olarak güncellenmesi ve kararlılıkla izlenmesi sonucu mümkün olacaktır.

 

Kaynaklar:

1. TALSAD, “Dünyada ve Türkiye’de Alüminyum 2024 yılı Raporu”, 2025
2. Jakob Stausholm, “Building an Even Stronger Rio Tinto”, Bank of America Global Metals, Mining&Steel Conference, 16 May 2023, Simandou, Guinea
3. Erman Car, “Türkiye  Birincil Alüminyum Üretebilir mi?”, Metal Dünyası Dergisi, Sayı: 326 Ağustos 2020 (https://metaldunyasi.com.tr/tr/yazarlar/24/erman-car/166/turkiye-birincil-aluminyum-uretebilir-mi.html
4. TMMOB Makine Mühendisleri Odası, “Türkiye Enerji Görünümü 2204 Raporu”, Yayin no: MMO/758, 2025
5. International Aluminium Association, “Aluminium Sector Greenhouse Pathway to 2050”, September 202, international-aluminium.org
6. Halvor Kvande, “ Net-Zero Emissions from Primary Aluminium Production – IS This Technologically and Economically Possible?”, 41st ICSOBA International Conference and Exhibition, Dubai-UAE, November 2023
7. Ali Murat Özdemir, Göksu Uğurlu, Elif Kumru Paksoy, “Prof.Dr. Bilsay Kuruç ile Planlama ve Hayata Bakış”, KAMU Hukuk ve Yönetim Dergisi, Cilt 1, Say 1, Temmuz 2024
8. Erman Car, İkincil Alüminyum Üretimi Özelinde İkincil Metal Üretimi ve Metalurji Mühendisliği : Değişimler-Etkileşimler, Alus07, Ekim 2015, İstanbul
9. Erman Car, “Teknoloji Transferi ve Alüminyum Endüstrisi” , Alus09, Ekim 2019, İstanbul

Paylaş Tweet Paylaş
36146 kez okundu
YAZARIN DİĞER HABERLERİ
Ulusal Alüminyum Endüstrisi Üzerine Notlar Ne Yapmalı?
Giriş Alüminyuma olan talebin giderek artacağına şüphe yok. Özellikle sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için daha çok ama daha yeşil ya da düşü DEVAMI...
Alümi̇nyum Endüstri̇si̇nde Sürdürülebi̇li̇rli̇k Bağlamında Teknoloji̇k Eğilimler
Uluslararası Alüminyumcular Birliği (International Alumininum Association, IAI) küresel alüminyum sektörüne hedef olarak koyduğu 2050 yılında sıfır karbon salınımı bağlamınd DEVAMI...
Metalurjide Yeşil Dönüşüm Fırsat mı? Engel mi?
Giriş Niyetine – Fabrika Ayalarına Dönmek Bilimsel çalışma salt “insan odaklı” değildir. Yani içinde insan olsun ya da olmasın, doğada ve evrende olan biten DEVAMI...
Sanayide Yeşil Dönüşüm, Ama Nasıl?
Giriş Charles Dickens, 1859 yılında yazdığı “İki Şehrin Hikayesi” adlı romanında, Sanayi Devrimi’ni ve bu süreçte yaşadıklarını şu çarpıcı cümlelerle betimler DEVAMI...
Geleceği̇ Kim Tasarlayacak?
Mühendislik: Bilinenden Daha Fazlası  Üniversite giriş sınavı sonrası -biz her ne kadar mesleğimizin itibar kaybettiğini gözlemlesek de- meslek seçimi arefesindeki gen& DEVAMI...
Alüminyum Hurda Hazırlama Yöntemleri
Giriş Bütün alüminyum işleyen işletmelerde, son yılların eğilimi olabildiğince fazla hurda ya da daha genel bir deyişle ikincil malzeme kullanmak ve böylece karbon ayak izini d&uum DEVAMI...
İkincil Alüminyum Proseslerinde Hammadde Reçetesi Hazırlama
Temelde cevherden ya da hurdadan metal kazanımı (ekstraksiyonu) aynı rotayı izleyen prosesler. Birincil üretimde madencilik proseslerine, ikincil üretimde hurda toplama, cevher zenginleşti DEVAMI...
Mühendisin Sorumluluğu: Praksis’ten Poesis’e
Halimiz Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) hazırladığı “1,5°C Küresel Isınma Özel Raporu’na” göre;   - İnsanlar, dünya DEVAMI...
Magnezyum - 2
Magnezyum Üretim Yöntemleri Dünyanın en büyük magnezyum üreticisi ve ihracatçısı Çin’dir. Çin, 800 000 ton’dan fazla yıllık birincil magn DEVAMI...
Magnezyum - 1
Giriş Geçtiğimiz aylarda Magnezyum ve Silisyum fiyatlarındaki öngörülemez artış, alüminyum sektörünün önemli gündemlerinden birisini oluşturdu. Ar DEVAMI...
Alüminyum- Skandiyum Alaşımları
Giriş Skandiyum, nadir toprak elementleri içerisinde yer alan ilginç bir element. Nadir toprak elementlerini oluşturan ana element grubu Lantanitler (atom numaraları 57’den 71&rsqu DEVAMI...
SEKTÖREL HABERLER
Dijital Yaşam Korumasının Lideri ESET
Siber güvenlik alanında dünya lideri olan  ESET,  IDC MarketScape’de Dijital Yaşam Korumada “Lider” olarak seçildi.    IDC MarketScape’in değerlendirmesinde “ESET, güve DEVAMI...
Başarılı İşletmelerin Temelinde Güçlü Siber Güvenlik Yatırımları Var
Her yıl Ekim ayı boyunca kutlanan Siber Güvenlik Farkındalık Ayı, şirketlerin siber riskleri daha iyi anlaması, farkındalığı eyleme dönüştürmesi ve güvenliği önceliklendirmesi için önemli bir fırsat s DEVAMI...
Borçelik, “Bu İş Eşitlik İşi” ile TEGEP Öğrenme ve Gelişim Ödülleri’nde Sosyal Etki Ödülünü Kazandı
Borçelik’in, Bursa İş Kadınları ve Yöneticileri Derneği (BUİKAD) ve Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi (NOSAB) iş birliğiyle yürüttüğü “Bu İş Eşitlik İşi” projesi, TEGEP Öğrenme ve DEVAMI...
2025’in Zirvesindeki Tehdit: SnakeStealer
Bilgi hırsızları, dijital dünyanın en kalıcı tehditlerden biri olmaya devam ediyor Oturum açma bilgileri, finansal veriler ve kripto para cüzdanları gibi hassas bilgileri hedef alan bu yazılımlar, sistemlere sessizce sızarak DEVAMI...
İş Teklifi Sahte Casusluk Gerçek
Siber güvenlik alanında dünya lideri olan ESET, Kuzey Kore ile bağlantılı Lazarus grubu çatısı altında takip ettiği Operation DreamJob kampanyasının yeni bir örneğini gözlemledi. Kampanyada, savunma sanayisinde faal DEVAMI...
MISAD Yönetim Kurulu Ve Üyeleri Genel Değerlendirme İçin Bir Araya Geldi
11 Ekim tarihinde Cemile sultan korusunda bir araya gelen Metal ısıl işlem sanayicileri derneği üyeleri kahvaltı eşliğinde dernek tüzüğü, BHTS’26 ve ekonomi ve sektör sorunları üzerinde görüşmeler DEVAMI...
Yapay Zekâ İle Büyüyen Yeni Tehdit: Grokking
Sosyal mühendislik siber suçluların dolandırıcılık için yoğun olarak kullandığı yöntemler içerisinde yer alıyor. Çoğunlukla kimlik avı e-postaları, mesajlar veya telefon aramaları yolu kullanılarak yapıla DEVAMI...
Makine Zirvesi 2025 “Rekabetçilik” Kavramını Masaya Yatırıyor
Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) tarafından, makine sektörünün küresel rekabetteki konumunu güçlendirmek ve geleceğe yönelik ortak politikalar oluşturmak hedefiyle düzenlenen Makine Zirvesi 20 DEVAMI...
Yılın İlk 9 Aylık Döneminde Üretim Yüzde 3, İhracat Yüzde 6 Büyüdü!
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2025 yılının ilk 9 aylık dönemine ilişkin verileri açıkladı. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3 artış gösteren toplam üretim 1 milyon 31 bin 527 adet olarak ger&cce DEVAMI...
Siber Güvenlik Olmadan Endüstri 4.0 Sürdürülebilir Değil
Günümüzde üretim tesisleri artık arızalı makineler nedeniyle değil, siber saldırılar nedeniyle duruyor. Fidye yazılımları ve veri ihlalleri, üretim hatlarını sekteye uğratıyor; tedarik zincirlerini zorluyor ve marka g DEVAMI...
En Çok Okunanlar Son Eklenenler
Döküm Demir / Çelik Otomotiv Sanayi
YAYIN AKIŞI
FACEBOOK
TWITTER
INSTAGRAM