Prof. Dr. Mustafa Kelami ŞEŞEN
İTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü
mksesen@itu.edu.tr
Özet
Osmanlı İmparatorluğu’nda demiryolu inşaatı 1856 yılında başlatılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında 1950 yılına kadarki süreçte demiryolu inşaatına önem verilmiştir. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde inşa edilen toplam demiryolu ağı 7900 km’dir. Bugün Kardemir’de üretilen ray ile demiryolu ağımız genişlemektedir. Kardemir yıllık 36 milyon ton çelik üretilen ülkemizde 450 bin ton yıllık kapasite ile bölgenin tek ray üreticisidir.
Anahtar Kelimeler: Demiryolu, Ray Üretimi, Çelik Üretimi
Abstract
The railway construction in Ottoman Empire began in 1856. In the first years of Turkish Republic, in the period until 1950, the railway construction was paid importance. The length of the total railway that was constructed within the borders of Turkish Republic in this period is 7900 km. Nowadays, the railway network is being enlarged because of the rail which is produced in Kardemir. Kardemir is the only rail producer in the region with the annual capacity of 450 thousands tonnes in our country in which 36 million tonnes of steel is produced annually.
Keywords: Railway, Rail Production, Steel Production
Giriş
TCDD‘nın günümüzdeki mevcut durumu gösteren Şekil 1‘de verilen 28.06.2012 tarihli haritasından, Türkiye coğrafyasında, 2 078 km‘si inşa halinde olan, konvansiyonel ve yüksek hızlı hat toplamı 12 000 km ana hat demiryolu ağının bulunduğu görülmektedir. Bu demiryolu ağının 4 136 km‘si Cumhuriyet öncesi dönemde ve 3 764 km‘si Cumhuriyetin ilk yıllarında inşa edilmiştir. Bunların toplamı 7 900 km‘dir. 1950 yılına kadarki dönemde dar olanaklarla inşa edilen bu demiryolu ağı önemsenemez değildir. O dönemlerde, ekonominin, insan ve makine gücünün yetersizliğinin yanında, demiryolunun temeli olan rayın ve ray çeliğinin dünyadaki üretimi de yetersizdi. Bu yazıda ülkemizdeki demiryolu ağı inşasının kronolojisi ve günümüzdeki durumu kısaca tartışıldıktan sonra, dünyada ve ülkemizde çelik üretiminin ve ray üretiminin tarihsel gelişimine yer verilecektir.
Osmanlıda ve Türkiye Cumhuriyetinde Demiryolu
Osmanlı İmparatorluğunda demiryollarının yapılmasına, batıdaki ilk inşasından (1830 yılı İngiltere Manchester-Liverpool) 26 yıl sonra 1856 yılında Abdülmecit döneminde başlanmıştır. Bu dönemde 452 km demiryolu yapılmıştır. Bunun 286 km’si Rumeli‘de idi. Demiryolları 220 km Varna-Rusçuk, 66 km Çernavoda-Köstence, 93 km İzmir-Kasaba, 73 km İzmir-Aydın hatları idi.
Yabancı sermayenin ülkenin birliğini sarsacağı düşüncesinde olan Sultan Abdüllaziz döneminde, Islahat Fermanı ile söz verilen reformların yavaş gittiği şeklindeki baskılar nedeniyle, Fuat Paşa tarafından 1867 yılında 2 000 km‘lik İstanbul-Viyana-Paris demiryolu projesi imzalanmıştır. Hattın imtiyazı 99 yıllığına Avusturya‘lı Baron Hirsch‘e verilmişti. İstanbul-Sofya hattı 1874 yılında tamamlandı. Abdüllaziz döneminde devletin bütçe imkanlarıyla da 99 km Haydarpaşa-İzmit, 40 km Bursa-Mudanya hattı yapılmıştır. Abdüllaziz dönemi sonunda Osmanlının Rumeli‘de 1 344 km, Anadolu‘da 349 km demiryolu ağı vardı.
Osmanlıda 1878 Osmanlı-Rus savaşı bitince, Manastır-Selanik, Selanik-İstanbul demiryolu hatları yapılmıştır. Demiryolu imtiyazı finansman bulunamadığından 99 yıllığına Konya-Bağdat hattı Almanlara verilmişti. Kendi öz kaynakları ile de Adana-Mersin, Kudüs-Yafa, Beyrut-Şam-Havran-Hicaz-Medine demiryolu hatları yapılmıştır. Daha sonra da Şam-Halep demiryolu hattı yapıldı. Osmanlı döneminde yapılan demiryolu ağının uzunluğu 8 619 km‘yi bulmuştu.
Cumhuriyet döneminde, 1925-1948 yılları arasında, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan ve Türkiye coğrafyasında kalan 419 km demiryolu ağı 8697 km‘ye çıkartılmıştır. Yani Cumhuriyet döneminde bu yıllar arasında 3 578 km demiryolu yapılmıştır. 1948 yılından sonra tamirler, yenilemeler ve iyileştirmeler dışında, yeni demiryolu inşası yapılmamıştır. 1954 yılında Sirkeci-Halkalı ve Haydarpaşa-Adapazarı hatları çift hatta dönüştürülmüş ve bu hatta modern elektrikli demiryolu sistemine geçilmiştir. Mevcut demiryolların elektrifikasyonuna 1954-1983 yılları arasında devam edilmiş, hatların 2 665 km‘sine sinyalizasyon uygulanmıştır.
Demiryolları 1950‘den sonra öne çıkarılan karayolları karşısında, 1965 yılından sonra önemini yitirmiş, varlığını zararlarla sürdürebilmiştir.
Anlaşılacağı gibi Cumhuriyetin ilk döneminde demiryolu hattı inşaatında, o dönemdeki olanaklar ile, küçümsenemeyecek başarılar sağlanmıştır. O dönemde ilgili iş makinelerin ve araç gereçlerin yetersizliğinin yanında, demiryolunun en önemli bileşeni olan ray ülkemizde üretilmiyordu ve sağlanmasında da zorluklar vardı. Aşağıdaki bölümlerde Türkiye’de demiryolu rayının ve dolayısıyla çeliğin üretiminin tarihsel gelişimi verilecektir.
Türkiye Cumhuriyetinde Demir Çelik Sanayisi
Osmanlıda genel olarak savaş sanayine yönelik olarak bazı sanayi kollarının ve özel olarak da döküm sanayinin var olduğu bilinmektedir. Kurtuluş savaşı ile sınırları çizilen coğrafyada kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinde sanayinin kurularak geliştirilmesi kaçınılmaz ihtiyaçtı. Kasım 1925’te Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışında Mustafa Kemal “Efendiler! Ekonomik durumdan bahsederken bugünkü medeniyetin kudret temeli olan konuya, yani maden endüstrisine, gerekli önemi vermek üzerinde özellikle durulmalıdır. Sanayi fabrikalarına, maden endüstrisine ulaşmak için halkın genel ilgisi ile, yeni teşebbüsleri sağlayacak çare ve tedbirleri bulmak zorunlu ve hayati ihtiyaçlarımızdır” diyordu. Mustafa Kemal bu hedefler doğrultusunda Türkiye’de demir sanayini kurmaya elverişli demir cevheri bulunup bulunmadığı, maden kömürlerimizin demir sanayinde kullanılacak kokun yapımına elverişli olup olmadığı ve demir sanayinin ekonomik bir şekilde ülkemizin neresinde kurulması gerektiği konularını inceletmiş ve demirçelik sanayinin kurulması için özel bir kanunu uygulamaya koymuştur. 26 Mart 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 786 sayılı Demir Sanayiinin Tesisine Dair Kanun Madde 1 ’de “Karadeniz mailesinden devlet tarafından tesis edilecek demir sanayi ile merbutu kömür ve demir madenlerinin tetkik, taharri, tesis ve işletilmesi için dört senede sarf edilmek ve her sene sarfı icap eden miktar bütçeye konulmak üzere onsekiz milyon lira tahsis olunmuştur” deniliyordu. O yıllarda Türkiye’de 390 işçinin çalıştığı 6 işyerinde kişi başına yılda 20 kg demir (çelik) tüketiliyordu. Tüketim Almanya’da 270 kg, Amerika Birleşik Devletleri‘nde 340 kg idi.
Ülkemiz için demir çelik sanayinin önemi ve kurulmasının gerekliliği “1933 İktisadi Raporu’nda açık biçimde belirtiliyordu. 1933‘te hazırlanan 1934‘de uygulamaya konulan 1. Beş Yıllık Sanayi Planı‘ndaki temel amaç “ülke ihtiyacını karşılayacak ve hammaddeleri ülkemizde bulunan sanayi kollarını kurmak” olarak belirtiliyordu.
Bu incelemelerin ve hedeflerin ilk sonucu olarak 1932‘de Kırıkkale Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğüne bağlı çelik fabrikası kurulmuştur. Türkiye ekonomisinin geleceğine damgasını vuran Sümerbank, Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA), Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) yine bu dönemde kurulmuştur.
Türkiye‘de bu dönemde yapılan altyapı yatırımlarına bağlı olarak demir çelik malzemeleri ihtiyacı artıyordu ve bu malzemeler ithal ediyordu. Bu dönemde ithal edilen bazı demir çelik malzeme ve ürünlerin miktarları Çizelge 1 ‘de verilmiştir. Çizelgeden görülebileceği gibi, ithal edilen demir çelik ürünlerin en önemli kısmını demiryolu rayı oluşturmaktadır.
Bu gelişmelere bağlı olarak bu dönemde, Türkiye‘de yılda 150 bin ton çeliğin tüketilebileceği, bunun için de “yüksek fırınlı entegre tesisin” kurulmasının uygun olacağı fikri öne çıkıyordu. Yüksek fırının işletilmesi için gerekli olan kokun üretimi için kurulacak kok fabrikasından kimya sanayi için çok önemli yan ürünler elde edileceği vurgulanıyordu.
Bütün bu gelişmeler sonrasında, demir çelik sanayinin kurulması kararı alınmıştır. Tesislerin Karabük‘te kurulması kararlaştırılmıştır. 10 Kasım 1936 yılında İngiliz Hükümeti ile 2.5 milyon sterlinlik kredi anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma uyarınca yine bir İngiliz firmasına ihale edilen tesislerin temeli 3 Nisan 1937 tarihinde atılmıştır. 1939 yılının sonunda da tesisin kademeli olarak işletmeye alınma süreci başlamıştır. Yine 1939 yılında 30 milyon lira sermayeli Karabük Demir-Çelik Müessesesi kurulmuştur.
Karabük Demir-Çelik Fabrikası (Kardemir) Türkiye‘nin ilk ve en önemli çelik fabrikasıdır. Mühendisler için okul olmuştur. Türk demir çelik sanayisinin uluslar arası alanda yer bulmasını sağlamıştır. Ülkemizin günümüzdeki dev çelik üretim fabrikalarına öncülük etmiştir. Ülkemizin çelik üretim fabrikalarının çoğu Kardemir - Karabük havasında doğmuşlar ve yürümüşlerdir.
Kardemir 1940 ‘lı yıllarda 40 bin ton çelik üretim kapasitesine sahipken, bugün yıllık 3 milyon ton seviyesini hedeflemektedir. Kardemir’de sıvı çelik üretimi 2012 yılında 1.5 milyon ton seviyesinde gerçekleşmiştir.
Bugün Kardemir, yıllık 450 bin ton ray üretim kapasitesi ile, bölgenin en büyük ray üreticisi konumundadır. 72 metre boya kadar demiryolu rayını üreten Kardemir’in ray üretim kapasitesi, Türkiye ve Ortadoğu bölgesinin tüm ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Şekil 2‘de Kardemir’de üretim aşamasındaki ve kullanılmaya hazır durumdaki raylar görülmektedir.

Türkiye‘de Çelik Üretim Sanayisi
Türkiye’de Kardemir‘den sonra, özel sektörün ilk yatırımı olarak 1956 yılında Metaş kurulmuştur. Uzun ürün üreten bu kuruluşlardan (Kardemir ve Metaş) sonra, Türkiye‘de yassı ürün üreten ilk tesis olan Erdemir, 1965 yılında faaliyete başlamıştır. Erdemir - Ereğli Demir Çelik Fabrikaları Türk Anonim Şirketi, 600 milyon lira sermaye ile 1961 yılında, Sümerbank, Karabük Demir Çelik İşletmeleri, Türkiye İş Bankası A. Ş., Ankara Ticaret ve Sanayi Odası ile American Coppers Associates firmasının ortaklığında kurulmuştur. Başlangıç kapasitesinin 470 bin ton olmasına karar verilmiştir.
Daha sonra yine devlet eliyle kurulan İskenderun Demir Çelik Fabrikaları 1975‘den itibaren kademeli olarak işletmeye alınmıştır.
Bu gelişmeler özel sektörün de ekonomideki önemini artırmış ve II. Beş Yıllık Kalkınma Planında “kısa dönemde çok karlı görülmeyen bazı sanayileri kurmak ve bunları dış rekabetten korumak” ilkesini benimseyen Türkiye, demir-çelik sektöründe özel kesime de yeşil ışık yakmıştır. III. Beş Yıllık Kalkınma Planında da “demir çelik ürün maliyetinin uluslar arası alanda rekabet edilebilir düzeyde tutulması gereği” vurgulanarak ve “ihracat olanağı yaratılabilir” görüşü benimsenerek bir bakıma “ihracata teşvik” sağlanmıştır. Bu dönemde “DEMİR ÇELİKSİZ SANAYİLEŞME OLMAZ” ilkesi resmi belgelerde yer almıştır.
Bu gelişmeler Türkiye’ye birçok sanayi tesisi kazandırmıştır. 1979-1983 dönemini kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminin ilk yılında, özel sektör eliyle vasıflı çelik üretmek amacıyla kurulan Asil Çelik üretime başlamıştır. Daha sonra kurulan tesislerle Türkiye’nin çelik üretim kapasitesi 50 milyon tonlara ulaşmıştır. Türkiye bu kapasite ve 2012 yılında ürettiği 35.9 milyon ton sıvı çelik ile dünyada 8. Avrupa ülkeleri arasında da Almanya’dan sonra 2. sıradadır. Çizelge 2‘de ülkemizde son yıllarda üretilen çelik miktarları verilmiştir.
Türkiye coğrafyasının 4 bölgesinde faaliyet gösteren kuruluşların ürettiği çelik ürünler dünyanın dört bir yanına pazarlanmaktadır. Ancak ürün yelpazesinde ülkemizde yassı ürün aleyhinde bir dengesizlik vardır. Ülkemiz uzun üründe ihracatçı, yassı üründe ithalatçı konumdadır. Son yıllarda bu dengesizliği azaltacak yönde gelişmeler olmuştur. İsdemir‘de, Çolakoğlu Metalurji A. Ş.‘de ve Habaş A. Ş.‘de yassı ürün üretme yönünde değişikliğe gidilmiş veya yassı ürün üretimine yönelik ilave kapasiteler sağlanmıştır. Ayrıca Tosçelik ve MMK Metalurji‘de yassı ürün üreten yeni tesisler olarak faaliyetlere başlamıştır. Bu tesislerde hedef kapasiteye ulaşılması ile Türkiye‘de talebin üzerinde yassı ürün üretilebilecek ve Türkiye yassı üründe ihracatçı konuma gelecektir. Çizelge 3‘de ülkemizde hedeflenen yassı ürün (slab) kapasiteleri ve son yıllarda üretilen miktarlar gösterilmiştir.
Temel olarak çelik hurdası kullanılarak üretim yapan Elektrik Ark Fırınlı tesislerde ulaşılan/ulaşılacak toplam yassı çelik üretim kapasitesi, Yüksek Fırınlı tesislerdeki toplam kapasiteden fazladır. Bu gelişme ülkemizde, yassı çeliği cevherle üretme alışkanlığını değiştirmiştir. Ancak bu alışkanlık değişikliği bakır ve kalay empüritesi düşük hurda temini konusundaki zorluklar nedeniyle tehlikeleri de beraberinde getirmiştir.
Çelik ürün ihracatı ve ithalatı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir uluslar arası ticaret aktivitesidir. Türkiye 2012 yılında çelik boru dahil tüm çelik ürün ihracatı ile yaklaşık 17 milyar $ gelir elde etmiştir. Bu dönemde ithal ettiği tüm çelik ürünlere yine yaklaşık 11 milyar $ ödemiştir. Türkiye’nin ihracat – ithalat dengesi Çizelge 3’de verilmiştir. Bu çizelge incelendiğinde genel olarak Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin birim fiyatı ihraç ettiği ürünlerin birim fiyatından yüksektir. Bu durum Türkiye’nin ürettiği ve ihraç ettiği ürünlerin fiyatlarının ithal ettiği ürünlere kıyasla düşük olduğunu göstermektedir. Yani ürettiğimiz çelik ürünlerin katma değeri düşüktür. Katma değerin yaratılabilmesi için üretimin, dengeli şekilde, beton çeliğinden alaşımlı ve özel kalitelere dönüştürülmesi gerekir.
Diğer taraftan ülkemiz çelik üretiminde kullanılan hammaddeler açısından dışa bağımlıdır. Çelik sanayimizin dışa bağımlılığı %69 düzeyindedir. Türkiye’nin önemli sanayilerinin dışa (ithalata) bağımlılık oranları Çizelge 4 ’de verilmiştir. Görüleceği gibi gübre sektöründe %72 oranla en fazla bağımlılık vardır.
Ülkemizde çelik üretimde kullanılan hurdanın, demir cevherinin ve peletin ve ayrıca koklaşabilir kömürün ve kokun önemli kısmı yurtdışından sağlanmaktadır. Çizelge 5 ‘te çelik üretiminde kullanılan hammaddelerin 2012 yılındaki ithalat değerleri verilmiştir. Çizelgeden görüleceği gibi Türkiye çelik üretimde kullanmak üzere ithal ettiği hammaddelere yılda 13 milyar dolara yakın ödeme yapmaktadır. Bu gerçek, Türkiye’nin çelik ürün ihracat - ithalat dengesindeki pozitif durumu anlamsızlaştırmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin çelik sanayisini dengeli şekilde, katma değeri yüksek özel kaliteleri üretme yönünde dönüştürülmesinin yanında, hammaddede dışa bağımlılığı azaltma yönünde çalışmalara ağırlık verilerek, yerli cevher ve yerli cevherle hurdaya alternatif kaynaklar yaratılmalıdır.
Çizelge 5 ‘ten görüleceği gibi 2012 yılında 22.4 milyon ton kadar hurda ithal edilmiş ve 9.4 milyar dolar ödenmiştir. Ülkemizde kabaca %25 yerli, %75 ithal hurda kullanılmaktadır. Yerli hurdanın çoğaltılması ancak sınırlı ölçüde mümkün olabilmektedir. Bu durumda ithal hurdayı azaltmak için hurdaya alternatif kaynakların yaratılması gerekir. Ülkemizdeki demir cevheri yataklarından, bilimsel çalışma ve yaklaşımlarla, maksimum düzeyde yararlanarak çelik üretim sektörüne kaynak yaratılmalıdır.
Sonuç
Türkiye‘nin bulunduğu coğrafyadaki ülkelerde çelik üretmeye yönelik yatırımların yapıldığı izlenmektedir. Türkiye, bu değişimleri ve gelişmeleri değerlendirilerek gelecekteki çelik üretim stratejisini oluşturmalıdır. Bu bağlamda çelik üretme konusunda üstün deneyime ve teknolojik birikime sahip Türkiye üretimlerini, deneyimini ve teknolojik birikimini kullanarak katma değeri yüksek, komşu ülkelerde ve yakın coğrafyada üretilmeyen ve yakın tarihte üretilmeyecek ürünleri üretmeye yönlendirmelidir. Paslanmaz çeliklerin ve alaşımlı çeliklerin üretilmesi planlanmalıdır. Önemli oranda dışa bağımlı olan çelik üretim sektöründe katma değer yaratmayan özelliksiz çelik üretme sorgulanmalıdır.
Çelik sanayinde gelişmiş ülkelerde çelik üründeki çeşitlilik fazladır. Çelik üretmede geçmeyi hedeflediğimiz Almanya’nın ürettiği çelik ürün çeşitlerine bakıldığında, ülkemizde de üretilen uzun ve yassı ürünlerin yanında, makine yapım çelikleri, takım çelikleri, kalıp çelikleri, paslanmaz çelikler, özellikli levhalar ve saclar vb gibi çelik ürünlerin üretildiği görülür. Türkiye’de uzun ve yassı ürünlerin dışında ancak sınırlı kalitede ve miktarlarda makine yapım çelikleri üretilmektedir. Türkiye’nin çelik sanayinde gerçekten gelişmiş ülke olabilmesi için, sıralanan katma değeri yüksek kalitelerdeki çelikleri de üretmesi gerekir.
Referanslar
Aslan Özmen, Türkiye’de Teknoloji, Astek Yayıncılık, 2006 Çelik Dergisi, Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, İlgili İnternet Sayfaları


