Değerli İlgililer;
Bulunduğumuz sektör itibariyle Edirne’den Gaziantep’e kadar birçok ildeki binlerce firmaya hizmet sunuyoruz. 2020 yılı mart ayında başlayan kapanma nedeniyle önce sanayici olarak sıkıntılı bir dönem yaşadık. Fakat sonrasında dövizin yükselmesi nedeniyle ucuzlamamız, Uzakdoğu’dan Avrupa’ya yapılan ürün sevkiyatının azalması, Çin ve Hindistan’ın dışarıya kapanması, konteynır bulunamaması nedeniyle Türkiye ihracatta avantajlı konuma geldi. Bir de Türk ürünlerinin ana pazarının Avrupa olması ve Avrupa’ya yapılan ihracatın karayoluyla yapılması nedeniyle, Türk sanayisinin pandemi döneminde ihracatta komple çalışmasına neden oldu. Bu durum, Türkiye’nin her bölgesinde hissediliyor. Şu anda Türkiye’deki hangi fabrikayı ziyaret etseniz, yılbaşı ve hatta 2023 yılına kadar dolu olduğunu görürsünüz. Türkiye’ye şu anda yurtdışından yeni yatırım gelmiyor, ancak Türk sanayicisi yeni yatırımlarına hızla devam ediyor. Herkes arsa arıyor, bina yapıyor. Tek sorun tezgâh teslim sürelerinin uzaması. Biz de bu dönemde Türkiye’nin en modern, en yüksek kapasiteli gres tesisini kurduk. Bu durum yılsonuna kadar devam edeceği gibi önümüzdeki dönemlerde de sürecektir. Pandemi döneminde Türkiye’de küçük esnafın, iç piyasaya çalışan firmaların büyük sıkıntıları var, bunlar doğru ancak ihracata yönelik olan Türk sanayicisinin finans ve yetişmiş elaman dışında bir sorunu bulunmuyor.
Ülkemiz bu dönemde üretimine devam etti. Türkiye ihracatında nakliye sorunu yaşamıyor, dolayısıyla da Avrupa’ya ihracatı giderek artıyor. Bununla birlikte Çin ve Hindistan pazarlarının yanı sıra Avrupa’da da birçok fabrikanın da çalışamaması, yaptıkları işlerin Türkiye’ye kaymaya başlamasını sağladı. Bunun sonucunda Türkiye’de ilk defa ihracat aylık 20 milyar dolar seviyesini geçti. Bu durumda yılsonuna kadar Türkiye’nin ihracatı 240 milyar doları geçecektir. Bir de ihracatta kaybettiğimiz pazarlara rağmen bu rakamı yakalıyoruz. Örneğin Suudi Arabistan’la diplomatik ilişki kaynaklı, Mısır ve İran’la ambargo kaynaklı, Irak, Yemen, Suriye ve Libya’nın savaşları kaynaklı pazar kaybı yaşamamıza rağmen bu rakamları yakaladık.
Ortağımız 2 yıldır pandemi nedeniyle Türkiye’ye gelemiyor. Fakat Türkiye’ye gelmemesine rağmen biz yatırım yapmaya devam ettik. Çünkü biz de çalışıyor ve ihracat yapıyoruz. Avrupalıların kriz tecrübeleri yok… Türk sanayicisinin en büyük avantajlarından birisi çok kriz tecrübesine sahip olması… Bizler, 1960’tan günümüze en az 15 kriz atlattık. Aldığımız bir diğer önemli ders de dövizle borçlanmamak oldu. Eğer borçlanacaksınız kendi paranızla borçlanacaksınız. Türk sanayinin 2021 yılında yakaladığı ivmenin devam edebilmesi için döviz kurundaki iniş-çıkışların son bulması gerekir. Euro’nun 20 TL’lere çıkıp ardından aniden düşmesi, kur yüksekken gümrüklerden mallarını çekenlerin fiyat verememesine, ihracat yapamamasına sebep oluyor.
Geçen sene; mal bulunamaması ve nakliye fiyatları artmaya başlaması nedeniyle herkes stoklarını arttırdı. Bugün ise; ‘duralım ve önümüzü görelim’ süreci başladı. Bu bekleyiş, sanayi üretiminde artan yükselişi frenleyip, durgunluğu beraberinde getirebilir.
90’lı yıllardan itibaren Türk sanayisi, başarısının altında yatan iki kelimeyi öğrendi: Verimlilik ve kalite… Bugün tüm Afrika’da; ‘Türk malları Avrupa kalitesinde ancak Uzakdoğu fiyatlarında’ diye bir imaj var.
Kalitemizden kimsenin şüphesi yok. Avrupa’da birçok sanayi kapanıyor. O kapanan firmaların makinalarını da Türkiye’ye taşıdığımızda, Türk sanayisi yatırımlarına devam edecek ama finans konularının stabil seyretmesi, kur dalgalanmalarının son bulması lazım. Kesinlikle enerji krizi olmaması lazım. 3 vardiya durmadan çalışmalıyız.
Şu anda İzmir’de 13 tane OSB var. Farklı sektörlere üretim gerçekleştiren 5 bin 500 tane fabrika var. Bizim firmamıza Afrika’dan misafirler geliyor, kendilerine ‘İzmir’de 5 bin 500 firma var’ dediğimde, şaşkınlıkla ‘yanlış söylemediniz değil mi’ diye soruyorlar. Afrika’nın tamamında belki de bu kadar fabrika yok. İzmir yıllık 12 milyar dolarlık ihracatıyla ve ithalatıyla güçlü bir şehirdir. Afrika’nın tamamı 54 ülkesiyle Türkiye için büyük bir potansiyel. 2002 yılından bugüne kadar devletimiz bu potansiyeli gördü. Afrika’da 54 ülke var. 2002 yılına kadar 7-8 ülkesinde büyükelçimiz vardı, bugün ise 44 ülkesinde büyükelçiliğimiz var. Afrika ülkelerinin Ankara’da da büyükelçilik sayısı 34 devlete çıktı. THY birkaç ülkeye uçarken bugün Afrika’da 50 destinasyona uçuş gerçekleştiriyor. Yapılan her çalışma, Afrika pazarının gelişmesine katkı sağlıyor. Şu anda bölgede en büyük eksiğimiz Türk bankalarıdır. Türk bankası olmayınca iş insanları mecburen Fransız veya İngiliz bankalarının eline düşüyor. Afrika pazarında Avrupalılarla rekabet ederken, biz fiyat avantajımızı kullanıyoruz. Ürünlerimiz, Avrupa ürünlerine oranla yüzde 25-30 daha uygun fiyatlı. Fakat Afrika’da Türk bankaları olmadığı için sadece bankaya yüzde 6-10 arasında komisyon ödüyoruz. Bu, oldukça yüksek bir rakam… Bunun dışında Türk ürünlerine gümrük uygulanıyor. Bugün Güney Afrika’ya giden ürünlerimizde yüzde 20-30 arasında gümrük ödüyoruz. Banka komisyonu, gümrük ve nakliye, Türk ürünlerinin bütün avantajlarını götürüyor. Onun için ikili anlaşmaların yapılması çok önemli.
Türkiye ile Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ekonomileri birbirine çok benziyor. Onlar da üretim yapıyor biz de... Onların pazarlarına biz ulaşamıyoruz, bizim Avrasya pazarlarına da onlar ulaşamıyor. Bu nedenle Güney Afrika Cumhuriyeti şirketleri ile firmalarımızı evlendirmek gerekiyor. Bugün Mutlu Akü’yü Güney Afrikalı yatırımcılar aldı. Arçelik de bölgede etkin Defy markasını satın aldı. Burada Güney Afrikalı firmalarla Türk firmaları birbirine tanıtmak gerekiyor. Eskiden Afrika’da birçok bölgede gümrük birlikleri varken, bugün Afrika kıtasında gümrük birliğini tek hale getirdiler. Bu demek oluyor ki Afrika kıtasının herhangi bir ülkesinde yatırım yapan bir firma, bütün kıtaya ürününü gümrüksüz satabilecek ve avantajlı konuma geçebilecektir. Eskiden Türk müteahhitler sadece Rusya’da, Libya’da, Cezayir’de ve bütün Arap ülkelerinde iş yapıyordu. Bugün Afrika’nın her yerinde iş yapabiliyorlar. Fakat finansa kolaylıkla ulaşamadıkları için sorunlar yaşıyorlar. Türkiye bu konuda gerekli adımları atmalıdır. Afrika kıtası 54 ülkesiyle Türkiye için büyük bir potansiyeldir. Hükümetimiz, Dışişleri Bakanlığımız, büyükelçilerimiz, ticari ataşelerimiz, Eximbank, DEİK ve TOBB, Türkiye’nin Afrika’da etkin olabilmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Sanayici ne yapmalı derseniz de şunu söyleyebilirim: Önce çok iyi bir takım kuracaklar. Nasıl futbol takımlarının yabancı oyuncuları var, ihracat odaklı firmalar da gireceği pazarların vatandaşlarını istihdam edecekler. Üniversitelerimiz yabancı öğrencilerle dolu. Bu öğrencileri önce stajyer sonra personelimiz olarak iş alacağız. Çalıştığımız ülkelerle köprü vazifesi üstlenen personellerimiz sayesinde pazarımız Türkiye sınırıyla limitli olmayacak. Seyahat gideri gider değil, kazanımdır. Unutmayalım ki günümüzde kapıdan 1 kişi içeri girip mal istemiyor, o devir eskidendi. Artık giden satıyor. Artık işi fiyat bitirmiyor. Mal satmak değil, sorun çözmek odaklı olacaksın. Biz, Petrofer olarak mal satmıyoruz; biz, müşterilerimizin sorununu çözüyoruz. 2 pasaport olabileceğini unutmayın, her seyahat için tüm çalışanlarınıza 2 pasaport çıkartın. Devletimizin verdiği 10 adet Pazar Araştırması teşviğini lütfen mutlaka kullanın.
2022 yılına girdiğimiz şu ilk haftalarda tüm dünyaya ve ülkemize sağlıklı, huzurlu, barış içinde, güven dolu bir yıl diliyorum. 2022 yılı Türkiye için çok iyi bir yıl olacak, bütün dileğimiz siyasi ve ekonomik istikrar, stabil döviz kuru, huzur ve mutluluk…