KADINLARIMIZ, KARANLIĞA MEŞALE KADINLARIMIZ…
Toplum hayatının her alanında var olan, her girdiği işe değer katan kadınlarımız, üretimde de her geçen gün varlıklarını artırıyorlar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle “İŞ DÜNYASINDAKİ EMEKÇİ KADINLARIMIZ” ismiyle hazırladığımız dosyada ülkemiz kadınlarının en zor işlerin altından nasıl büyük bir ustalıkla kalktıklarına bir kere daha şahit olacağız. Üretimdeki Türk kadınının ilk temsilcilerinden Demir Leydi lakaplı Günnur Dikeç ile dosyamıza giriş yapalım, söz kadınlarımızın...
DOSYADA YER ALAN İSİMLER
Günnur DİKEÇ, Aynur AYHAN, Hülya KULA ÇİÇEKÇİ, Güldiken KOÇ, Sakine ÜLKER, Maşide DOĞDU, SARIGÖZOĞLU, Deniz GÜNER, Gülşen HARATOĞLU, İpek FAZLILAR, Sevil BAĞCI, Ülfet BODUR KİPER, Zümrüt URSAVAŞ, Sibel KARABEY
GÜNNUR DİKEÇ ''Namı Diğer Demir Leydi''
1942’de Denizli’de doğup, 1965 yılında Metalürji Yüksek Mühendisi olan Günnur Dikeç 1966 yılında sınıf arkadaşı ve meslektaşı Feridun Dikeç ile evlendi, bu evlilikten Demir ve Tunç adında iki oğlu olan Demir Leydi 2000 yılında eşi Feridun Dikeç’i kaybetti. Mesleğe başladığı ilk günden bu yana öğrenmeye ve öğretmeye büyük bir aşkla bağlı olan Dikeç, ilerleyen yaşına rağmen gününün büyük bir kısmını kitaplar rasında geçiriyor.
Haliç Tersanesi’nin efsane Dökümhane Müdürü olan Dikeç, sektörde ‘’Demir Leydi’’ lakabıyla biliniyor. İlk ve orta öğretimini Denizli’de tamamlayan ve 1960 yılında lise öğrenimini bitirip aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Metalürji Mühendisliği bölümünü kazanan Dikeç, 1965 senesinde Metalürji Yüksek Mühendisi olarak iş hayatına atıldı. Aynı yıl Haliç Tersanesi’nin yeni kurulmakta olan merkezi
dökümhanesinde tesis ve laboratuarların kurulup geliştirilmesi göreviyle işe başladı. Bu ilk iş Günnur Dikeç’in Türk döküm sektörüne adını altın harflerle yazdırmasının da ilk adımı oldu.
Bilgilerini paylaşmayı bir alışkanlık haline getiren Dikeç, 1970 yılında tersanenin içinde bulunan “Gemi Yapı Teknik Lisesi ve
Teknisyen Okulu”nda 1982’den sonra “Deniz Kuvvetleri Denizcilik Yüksek Okulu”nda, 1992 yılından sonra ise “İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi”nde Malzeme Bilgisi Öğretim Görevlisi olarak ders verdi. Bunların yanı sıra Malzeme Bilgisi ve İmal Usulleri adında bir de kitap çıkardı.
1986 yılından itibaren ise lehim teli ve fluxları konusunda danışmanlık hizmeti vermeye başlarken, kendi geliştirdiği elektronik fluxların da üretimini yapan bir firma kurdu. Firmasıyla da sektöre büyük hizmetler veren Dikeç, 2008 yılına kadar yine kendi geliştirdiği su bazlı flux üretimine devam etti.
Ülkesinin ilk kadın dökümcüsü olan Demir Leydi bugün 74 yaşında. Feridun Dikeç ile Demir Ve Tunç adında iki oğlu bulunuyor. Türk kadınının en zor alanlarda dahi var olabileceğini gösteren Dikeç’in hikayesinin tüm kadınlarımıza örnek olması dileğiyle.
AYNUR AYHAN Ayhan Metal
Bizim nesil Türkiye’nin tam da sanayi atılımı yapamaya başladığı sürece denk geldiğinden döneme göre sürekli yenilikleri takip etmeye, yeni yerler görmeye, bilgiyi tazelemeye çalışarak, dinamik kalmayı öğrenerek yaşadı. Tabii bu süreçte kadın olarak üretimde aktif bir şekilde görev aldığımızda hiç mi zorluklarla karşılaşmadık, tabii ki karşılaştık ama bunları sorun tmedik, yılmadık, bildiğimiz etik değerlerle yolumuza devam ettik. Şimdiki nesle baktığımızda, bireye her yerden akan o kadar çok bilgi var ki, adeta parmaklarının ucuyla uzaklaştırıyor ve –mış,-muş gibi davranarak geçiriyorlar.
Rahmetli babam ile ben 5 yaşlarındayken Beyazıt Meydanı’nda kurulan bit pazarına gidişlerimizi hatırlıyorum. O dönemde yokluk vardı ama üretme isteği vardı. İmkansızlıklar olsa da 60’lı yıllarda başlayan seri üretim, enjeksiyon döküm makina imalatımız zamanın gerekleri doğrultusunda dönüşümler geçirdi.
Ayhan Metal önceleri sadece döküm makineleri üreten bir işletmeydi. 1991 yılında ürettiğimiz makineler ile birlikte Alüminyum Pres Dökümhanesi kurarak fason döküm üretim yapmaya başladık. 2011 yeni bir strateji geliştirerek kız kardeşim ile dökümü katma değerle buluşturan inovatif ürünler sunan Aniva markası ile kendi tasarımımız olan ev-bahçe ürünleri üreten firmayı kurduk. Böylelikle markalaşma yolunda yeni bir alana girdik. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Asıl işimiz ve tecrübemiz Alüminyum enjeksiyon döküm olup halen ağırlıklı EU ülkelerine fason döküm yapmaktayız. Yılların birikim ve tecrübesi ile yeni bir işe başladığınızda her şey daha farklı olabiliyor. Nihai ürün yapmaya karar verdiğimizde kopya ürün ile bir yere varamayacağımızı ve pazarın çeşitli alanlarda yenilikçi bakış açısıyla yeni ürünlere ihtiyacı olduğunu biliyorduk.
Rekabet için farklı olmak şarttır. Farklı olmak da mutlaka yeni tasarımlar üretmek ve markalaşmaktan geçer. Uluslararası pazarlarda yer almak isteyen firmaların rekabet ortamına ayak uydurabilmeleri için, sürekli trendleri takip etmeleri, yenilikçi tasarımlara ağırlık vermeleri gerekmektedir.
Ürün; fabrikalarda üretilen nesnedir, tasarım ile siz ona fark yaratırsınız.
Marka; ise tüketici tarafından alınan tatmin sağlayan karışımdır ve bir kişiliği vardır. Marka, bir isim, işaret, sembol için kullanılmaktadır ve yıllardır pazarlama biliminin önemli bir kavramını oluşturmaktadır
Biz Türkler sürekli ve genellikle de yaptığımızın Ar-Ge olduğunun farkında olmadan Ar-Ge halinde çalışırız; ama bunu kayıt ve sistem haline getirmediğimiz için de bir türlü Ar-Ge kavramını oturtamamış durumdayız. Birçok arkadaşımız özgün çalışmalar yapsalar da tescil ve yarışma vb. prosedürlerle uğraşmak yerine ürün satsın da nasıl satarsa satsın bakışıyla markalaşmaya gereken önemi vermemektedirler. Aniva olarak “iF Design Award “ödülünü almak için illa ünlü isminiz olması, büyük kadrolarla çalışılması, çok paranızın olması gerekmediğini gösterdik.
İF 1953’den bu yana üstün tasarımlara ödül vermektedir. Aniva Ev Ürünleri, IF Design Award 2016 ‘ya Ürün / Bahçe-Barbekü kategorisinde yarışmaya katılmış ve COSA BBQ ile tasarım ödülü almıştır.
Aniva firmamız, ‘Design Turkey 2014’ iyi tasarım ödülünü ‘Pratik Mangal’ ile almıştı. ‘iF Design Award 2016’ da COSA Barbekü tasarımı ile Aniva’nın aldığı ikinci ödüllü ürünü olup, iki kız kardeş erkeklerin egemen olduğu döküm gibi zor bir sektörde, mangal/ barbekü alanında kadın gözüyle döküm ürünlerinin tasarım ile nasıl farklı değer bulduğunu göstermeye çalışıyoruz.
Günümüzde her şey tüketim odaklı olup farkında olalım ya da olmayalım algı yönetimi şeklinde yapılıyor.
Markanın gücü, tüketicilerin ne gördüğü, okuduğu, duyduğu, öğrendiği ve zamanla ürün hakkında ne düşündüğü ile yakından ilgili.
Müşteri beklentisi mali gelişmişlikle doğru orantılı olsa da Aniva’nın tüm ürünleri kullanıcıya birden fazla çözümler sunarak “ İyi tasarımı, olması gereken kaliteyi, optimum fiyat” ile arz edilmektedir.
Üretim odaklı bir sektörden gelip marketing odaklı sektörde faaliyet göstermenin kolay olmadığını söyleyebilirim. Her şeyden önce dinamikler, alışkanlıklar faklı. Yaşanan sıkıntının başı satış kanalına girebilmek. Dünyanın en iyi, en güzel ürünü olsa da satamadıktan sonra kıymeti yok. Tabii bunun yanında tasarım ürünlerde güçlü olan Danimarka, İtalya, Almanya gibi ülke coğrafyasında olmayışınız ürünün kabul sürecini uzatıyor. Maalesef ki halen, Türk ürünleri kopya, ucuz, yetersiz algısıyla değerlendiriliyor. Hadi yurt dışında yaşanabilecek sorunları tahmin edebiliyorsunuz ama kendi vatanınızda yaptıklarınızı anlattığınızda karşılaştığınız direnç daha ağır geliyor. Şöyle ki Türkiye’de üretip kutuya da yabancı menşei bassaydık eminim kayıtsız şartsız kabul görüp daha etkin olurduk.
Neden hep yabancılara özlem var da Türklerde bir özgüven eksikliği oluyor?
Bugün Türkiye başta Avrupalı otomotiv firmalarının güçlü bir yan sanayisini oluştururken mutfak ve tekstilde ciddi işler ve üretimler yapılıyor. Sadece marka farklı olup özenip de aldığımız bir çok ürün Türkiye’de üretilmiş olabilir. Dünyada gelişen yeni trendler var. Bunlardan biri de “eco friendly” ürün arayışının artması ve kullan attan ziyade uzun ömürlü kullanıma uygunluk, doğal kaynakların efektif kullanılmasını ön görmek.
Eğitim ve duyarlılık geliştikçe, arttıkça, araştırma ve sorgulama sınırları da genişliyor. Basit bir örnek; kanserojen bileşiklerinin sağlık üzerindeki etkisinin farkında olmayan tüketici için amaç sadece eti pişirmektir. Diğer yanda farkındalığa sahip kişi için amaç eti en sağlıklı şekilde pişirmek ve tüketmektir.
Biz de bu çerçevede ürünlerimizi gıda temasına uygunluk raporları ve uygun malzeme seçimi ile üretmekteyiz.
Bu seneye kadar herkes bize şöyle yap böyle yap diyerek yaşamışlıkları ile bize telkinde bulundular. Bizde onları dinledik ama Aniva’nın kuruluş ve hedef değerleri süzgecinden geçirerek yolumuza devam ettik. Aldığımız ödüller neticesinde artık doğru yoldasınız, biz de size nasıl destek oluruz yaklaşımı başladı.
Özgün bir şekilde kendi ürünlerimizi üretiyor olmamız en temel özelliğimizdir. Kurum olarak müşteri beklenti ve ihtiyaç analizlerine gereken önemi veriyoruz. En önemlisi kalite ve performans olarak ürünlerimizin arkasındayız. Çalışmalarımızın temelinde, hem görsel hem de işlevsel bütünlüğü bir arada toparlayıp, yenilikçi çözüm üreten ürünlerle fark yaratarak, işletmelere değer ve rekabet gücü yüksek ürünler katma becerisi yatmaktadır.
Biz, iki kız kardeş… Hayallerimiz umutlarımız vardı ve tabii yaşanan çevrede oluşan olumsuzluklar da vardı. Önümüze çıkan engeller bizi yorsa da yıldırmadı, inançla yolumuza devam ettik. Karşımıza çıkan dirençlerden şikâyet etme yerine ondan ders alarak, onunla başa çıkabilme çareleri aradığınızda buluyorsunuz. Büyüme ve gelişme böyle bir şey olsa gerek. Her olayda yaşanmışlığın, sizlerin hayallerinizi gerçekleştirmeniz için karşınıza çıktığını düşünerek yola devam.
“Düşleri olmayanların gerçekleri de olamaz” Hayallerinizi gerçekleştirmeniz dileğiyle..
HÜLYA KULA ÇİÇEKÇİ Korkmaz Çelik
1984 BURSA-Karacabey doğumluyum. 2005 yılı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Evli ve bir çocuk sahibiyim.
Ailemin elektrik & taahhüt işinde babamla birlikte üniversiteden mezun olana kadar çalıştım, üniversite eğitimim süresince çeşitli staj ve part time işlerde çalıştım, 2006 yılında bünyesine katıldığım ASSAB Korkmaz Çelik AŞ ile de profesyonel iş hayatına başlamış oldum. Halen Korkmaz Çelik Tic. ve San. AŞ’ de Bursa Şube Müdürü olarak görevime devam etmekteyim. Sadece bizim sektörümüzde değil diğer sektörler de dahil yapılacak onca iş varken kadın konusunun fazla abartıldığını, işletmelerin, her düzeyde, her türlü katma değer yaratacak bireylere ihtiyaçları olduğunu düşünmekteyim.
Bilinç bu yönde geliştirilirse yeni nesle de oldukça katkı sağlanmış olacak, bu da takım çalışmasına yönlendirecek, takımda kaç kız kaç erkek var hesabından ziyade bu takım ne başardı olgusu ön planda olacak. Kadın erkek yeni nesle tavsiyem, hedef belirlemelerine katkı sağlayacak her türlü ortamda bulunmaları. Donanımlarını arttırmaları, doğru bilgiye ulaşmak için ne kadar insanla, ne kadar kaynak ile, nereden bulabiliyorlarsa bulmaları. Farkında olmaları, farkındalıklarının sadece bulunduğu yer ile kısıtlı değil, her alanı kapsamalı. Gündem dışı kalmayıp, gündem yaratacak işlere kafa yormalarını tavsiye ediyorum. En önemlisi de sadece Türk vatandaşı değil, dünya vatandaşı olmalılar. İnsan odaklı olmaktan bahsederken söylemeden geçemeyeceğim; en önemlisi, saygılı ve alçakgönüllü olmaktır. İş yaşamımda profesyonel bir firmada sektöre yön veren kişilerle çalışmaktayım, bu en büyük şansım oldu.
İş hayatım boyunca yaşadığım sayısız örneklerden çıkarımım şu ki; Bir gün kendi şansınızı kendiniz yaratmak zorunda kalabilirsiniz, vazgeçmeyin!
GÜLDİKEN KOÇ Bilgesin Döküm
Bütün emekçi kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Sektöre profesyonel anlamda 1995 yılında atıldım. Metalürji mühendisi olmam dolayısıyla, bunun yanında kendi tercihim dolayısıyla da imalatta çalıştım. 13 yıl sektörde değişik firmalarda görev yaptım.2007 yılında kendi firmamı açtım. Demir dışı döküm yapmaktayız. 2007’den bu yana devam ediyoruz.
zaman oldu. Ağır sanayide çalışınca kadına yakıştırılmıyor bu iş. Oysa her zaman söylüyorum, bedenle çalışmıyoruz biz. Bilgimizi kullanıyoruz; ama insanların aklında erkek mesleği olarak kalmasından ötürü ile en çok duyduğum hitaplar (ilk tanıyanlar için mail ve telefonda ) bey olarak hitap etmeleri. Bunu hiç yadırgamadım, klişelerimizden vazgeçmek elbette kolay değil. Benim başladığım dönemde kadınlar bu sektörde daha azdı. Şimdilerde daha fazla ama yine de erkeklere oranla daha az.
Bu sektöre girecek yeni arkadaşlara neler diyebilirim. Öncelikle kişisel yapınız buna uygun olmalı. Duygusallık, alınganlık, kaprisler bu sektöre göre değil. Ayakta durmak ve kendinizi kabullendirmek için güçlü olmalısınız. Kadın olarak görmemeleri için de her şeyinize dikkat etmelisiniz. Bunların başında giyim kuşam, makyaj, konuşma tarzı geliyor.
Çalışma koşulları asla temiz değil, hijyene çok dikkat edilemiyor. Çalışma saatleri esnek. Hem çalışan biri hem anne olmak ve de hem de ev hanımı olmak gibi bir lüksünüz yok.
Erkek gibi görünme hikayesi değil bu; ama tarzınız sade ve net olmalı; çünkü birçok erkeğin hakim olduğu bu dünyada erkeklerin sizi kadın olarak değil de işinin sahibi bir insan olarak görmesi gerek.
Baş edilmesi gereken birçok konu var bu sektörde çalışırken:
1*İşinizi iyi biliyor olmalısınız ki, sizi kabul etsinler
2*Sert olmalısınız ki kadın olduğunuzu unutsunlar
3*Görüntü olarak ilgi çekmemelisiniz ki sizi dinlesinler
4*Her yönden güçlü durmalısınız ki sizi yok etmesinler.
Belki sert geldi yazdıklarım ama bana sorulan şuydu: Neler yaşadınız? Neler önerirsiniz?
Bununla ilgili birçok anım var. Yaz deyince aklıma gelen ilk olay şudur; seneler önce ham madde almaya gittiğim tedarikçi bana “Yok mu hiç erkek sizin şirkette? Onunla konuşalım” demişti. Ben de evet çalışan var ama parayı ödeyecek olan benim. O yüzden benimle konuşacaksınız dedim. Tabi ki parayı duyunca mecburen konuştular. Hala çalışırız. Şu anlarda artık söylediği şey “Siz birçok erkekten daha çok erkeksiniz.”
Bu bir iltifat mıdır? Ya da piyasa için üzücü mü? Aslında hala çözemedim J
Bana göre, sektörü, işin kadını erkeği yok. Neyi ne kadar iyi yapabiliyorsunuz, ne kadar verimlisiniz… Önemli da olan budur.
Yaptığınız iş size ne kadar artı değerle dönüyor? İşten keyif alıyor musunuz? Karşılığını alıyor musunuz?
Bu soruların cevabı evetse inanın güzel bir şeyler yapıyorsunuz.
Kadına saygı duyulsun istiyorsanız önce kendinizden başlayın.siz kendinize ve hemcinslerinize saygı duyun. Sonrasında herkes duymaya başlayacaktır.
SAKİNE ÜLKER Böhler Uddeholm
Üniversite sınavına girdiğim yıllarda yaşıtım olan pek çok meslektaş için olduğu gibi benim için de ne iş yaptıkları tam bilinmeyen bölümlerden biriydi Metalürji Mühendisliği. Görüntünün tamamen netleşmesi ise üniversitedeki üç ila dördüncü yıllarıma denk düşüyor.
Bu netlikle 2001 yılında YTÜ Metalürji Mühendisliği bölümünden mezun olduğumda ilk olarak iş ilanlarının aranan nitelikler kısmındaki “askerliğini yapmış bay” ibaresi sayesinde kadın ve mühendis oluşum ile yüzleştim. Haksız da sayılmazlardı; pek çok kadın meslektaşım üretim sahasında, atölyede, sanayide çalışmak yerine, temiz, masa başı, güvenle ulaşabilecekleri bir ofisi tercih ediyorlardı. Mevcut şartlar düşünüldüğünde onların da haklılıklarını teslim etmek isterim.
İçinde yetiştiğim aile ve çevrenin bana sağladığı görece steril ortamdan kaynaklı bir güven dolayısıyla benim için durum biraz daha farklıydı. Mühendis işin mutfağında olmalıydı bana göre. İlk iş
görüşmelerimden birinde, geç saatlere kalınan toplantılarda çay servisinin de tarafımdan yapılmasının doğal olduğunu öğrendiğimde, kelimelerimi doğru seçmem gerektiğini anladım.
Kadın mühendislik ne yazık ki hayatın diğer alanlarından farklı değil. Her gün sayısız kadın cinayetinin işlendiği, çocuk yaşta kadınların evlendirildiği, kadına yönelik şiddetin günlük yaşamın bir parçası olduğu ülkemizde, bunların iz düşümlerinin mühendislik alanında yaşanmaması mümkün değil.
Bir yıla yakın süre tahribatsız muayeneler konusunda faaliyet gösteren bir şirkette Kalite Yöneticisi olarak çalıştıktan sonra Böhler Uddeholm’de (o zaman Assab idi) Kalite Müdürü olarak göreve başladım. Çalışma hayatım boyunca sürekli olarak üretim sahasının içerisinde oldum. Bir mühendis olarak dahi biz kadınlara biçilen “derleme, toplama” işlerinin ötesinde, işimde ve yaşamımda, üretmek ve mevcut üretimin verimliliğini artırmak için uğraşmaya devam ediyorum. Halen Malzeme Prosesleri Direktörü olarak çalışmakta olduğum Böhler Uddeholm’un hem yerel kültürü hem de uluslararası çapta her tür ayrımcılığına karşı aldığı tavır ile iyi örnekler arasında olduğunu ve bu örneklerin biz kadınların mühendislik alanlarında daha fazla yer almasıyla çoğaltılabileceğini düşünüyorum.
Tüm kadınların, bu yazıya da vesile olan, 8 mart dünya emekçi kadınlar gününü kutlarım.
MAŞİDE DOĞDU ER-EL Makina
Sektöre ER-EL Makina Kalıp ve İş parçası Bağlama Ekipmanları imalatı yapan firmamın vesilesi ile 2000 yılında üniversite sınavlarına hazırlanırken girdim. Geçici olarak düşündüğüm bu sektörde öncelikle asistan olarak başladım. Akabinde okulumla birlikte bu süreçten hiç kopmadım. ER-EL Makina benim için bir iş/meslek hayat okulu oldu. Burada çalıştığım süreler içinde sertifikalı / diplomalı eğitimlerimi tamamladım.İşletme Lisans ve Dış Ticaret Uzmanlığı mezuniyetlerim var. Sektöre dair hem akademik kariyer hem uygulamalı olarak çalıştığım süre zarfında firmamın bana verdiği güven ve yaptığım işte göstermiş olduğum özverimin meyvesini yıllar sonra topladım. Lakin bu süre zarfında başarının temel anahtarı olan “Kendine Güvenmek” ve “Azimle Çok Çalışmaktan” hiç uzaklaşmadım. Üretici bir firmada ve her geçen yıl artan hızda büyüme gösteren bir firmada çalışıyor olmam avantaj oldu. Asistanlıktan - Genel Koordinatörlüğe uzanan 16 yıllık yolculuğumdapatronlarımdan ve iş ortaklarımdan çok şey öğrendim. Hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek isterim.
Aslında sektörel bazda değerlendirmeden öncelikle şunu belirteyim ki; Kadınlar hayatın her alanında özgürce yer alabilmelidir.
Kadınların çalışma hayatına katılması, tüm dünya da olduğu gibi, ülkemizde de sanayileşmeye paralel olarak gelişme göstermiştir. Ülkemizdeki gelenekselci anlayış; Meslekleri toplumsal cinsiyet açısından kategorilere ayırıyor ve kadın işgücünü, belirli sektörlere ve göreve müdahil ediyor. Kadınlar işte bu nedenle düşük ücretle, sosyal güvenlikten yoksun ve olumsuz iş güvenliği şartlarında; sağlık, eğitim, gıda gibi sektörlerde yoğun olarak istihdam edilirler. Aslında; Ağır Sanayiden - Hizmet Sektörüne kadınlar her alanda mesleğini başarıyla icra ediyorlar.Dolayısıyla yöneticilerin de buna inanması ve fırsat vermesi yeterli olabileceğini düşünüyorum.
Sektöre yeni girecek olan genç arkadaşlarıma tavsiyem öncelikle eğitim ve işini sevmesi / çok çalışması olacaktır. Çünkü; Y-Kuşağının ortak sorunu az çalışarak çok şeye sahip olma isteği ve acele etmeleri, sabırdan yoksun inisiyatif alma becerisi düşük maalesef..
Ancak; gelişme yolunda olan firmalardaki imalat sanayinin yapısı; hammadde ve emeğe dayalı üretimden geçiş yaparak teknoloji yoğun üretime dönüştürülüyor. AR-GE çalışmalarına da fazla kaynak ayrılıyor.
Bu noktada kadınların da rol aldığı mesleki başarıları görmek artık oldukça mümkün.
Çok net söylüyorum ki işini sevmek asıl formüldür ve akabinde başarı kaçınılmazdır. Kendinize inanın, neler yapabileceğine zamanla şahit olacaksınız..
Sanayi Sektörüne başladığım ilk yıllardan beri öğrenme hevesimi hiç yitirmedim. Tabiri caizse kumpas elimden hiç düşmezdi. İlk zamanlardafabrikamıza gelen müşterilerimiz sorularına cevap alma ihtimalini düşük gördüğü bu genç kızdan çözüm bulunca düşüncelerinin hızla değiştiğini görmek mesleğime ve kendime olan inancımı hızla artırırdı. Bu benim için hayata bakış açımı da değiştirdi. İmkansız diye bir şey yok, sadece kendine inan ve samimiyetle çalış sonrasında yapabileceklerine şahit ol..!
SARIGÖZOĞLU
DENİZ GÜNER Proje Sorumlusu
2011 senesinde Yaşar Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra ilk iş yerim olan Sarıgözoğlu’yla otomotiv sektörüyle tanışmış bulunmaktayım.
Otomotiv sektörü her ne kadar erkek egemen bir sektör olsa da Sarıgözoğlu’nda işler bu şekilde ilerlemiyor. Bunda üst düzey yöneticilerin kadın olmasının etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Tabii patronlarımızın etkisinin de, örneğin problemli bir iş olduğunda Mustafa Bey “Bu iş erkek işi, kızım sen git bunu çözersin” gibi bir ironiyle yaklaşıyor olaya. Yine de ana sanayi ve sektördeki diğer firmaların gözünde erkekler kadınlardan hep bir adım önde görülmektedir.
Muhakkak ki işe yeni başlayan kadınlar, otomotiv sektörünün dinamik yapısından kaynaklı sorunlar yaşayacaklar, fakat kadınların stres yönetiminde daha başarılı olması, aslında onları her zaman bir adım öne geçirecektir.
Bunun yanında, şirketimizi ziyarete gelen yurtdışı merkezli bir firma çalışanlarıyla toplantı öncesi, tanışıp tokalaşmak için elimi uzattığımda, oturdukları yerden kalkıp geri giderek yalnızca bayan olduğum için elimi sıkmamaları fakat sonrasında şirketimizden istedikleri her teklif çalışmaları için benimle iletişime geçmek durumunda kalmaları gibi ilginç olaylar da yaşanabilmektedir.
GÜLŞEN HARATOĞLU Ticaret Sorumlusu
Sarıgözoğlu’daki hikayem 1994 yılında lise stajım nedeniyle İzmir fabrikada başlamış oldu. Lise ve Üniversite stajları ve yaz tatili çalışmalarımla devam ettim. 1997 yılında ise kadroya geçiş yaptım.
Özel sektörde çalışan kadınların uzun çalışma saatleri ve hafta sonu çalışmaları nedeniyle aileleri ile fazla vakit geçiremedikleri bilinen bir gerçek. Özellikle küçük yaşta çocuğu olan anneler çocuklarının gelişimlerini göremedikleri için mutsuz olduklarını ve bu nedenle işlerinden ayrılan kadınlar olduğunu biliyorum. Ancak gelecek günlerin ne getireceğini bilemediğimiz için kadınların ekonomik özgürlükleri kazanmaları gerektiğini ve zor durumlarla başa çıkmada başarılı olacaklarını da biliyorum. Sevdikleri ve mutlu olduklarına inandıkları işi yapmalarını tavsiye edebilirim.
İlginç denilemez fakat geçen haftalarda ana sanayilerimizin birinde biz iki bayan, karşımızda 8 beyefendi güzel bir toplantı yaptık.
İPEK FAZLILAR Mühendislik Hizmetleri Ekip Lideri
Makina ve teknik konulara ilgim lise döneminde Teknik lise tercihimle başladı.2000 yılında yüksek öğrenimimi tamamladım ve Sarıgözoğlu Ailesinde Mühendislik Hizmetleri Bölümünde çalışmaya başladım.
Sac metal kalıpçılığı ve presli imalat çoğunlukla erkek personelin çalıştığı ve çalışma koşullarının zor olduğu sektörlerden biridir. Sektörde firma bazında kadın çalışan sayısı az yada hiç yoktur. Ancak gururla söylemek gerekirse Sarıgözoğlu Aile içinde kadın çalışan sayısı diğer firmalara oranla fazla olup şirketin her kademesinde görev verilerek desteklenmektedir.Yapacakları işin kadın ya da erkek işi olduğunu ayırmadan kadınların her işi yapabileceğine inanmalarını, azimle çalışmalarını ve ileriye dönük hedefler koyarak kendilerini sürekli geliştirmelerini tavsiye ederim.
İlginç olan şirketimizi temsil ettiğimiz üst düzey toplantılarda çoğunlukla kadın katılımcı sadece biz oluyoruz.Bu da bize gurur veriyor.
SEVİL BAĞCI Kalite Kontrol Müdürü
Okumak ve çalışmak, hayatı idame ettirmenin olmazsa olmazlarındandır. Tutucu bir toplumun fikir ayrılığından kurtulmak, biraz söz sahibi biraz faydalı olmak amacı ile severek gittiğim Meslek okulundan sonra Sarıgözoğlu Ailesinde 1992 yılında Kalite Bölümünde iş hayatıma başladım. İş hayatım içerisinde Yüksek öğrenimimi tamamladım.
Kadınlar gerek dünyada, gerekse ülkemizde nüfus açısından önemli bir orana sahip olmasına karşın, benzer oransal eksikliğin çalışma yaşamı, siyaset ve yönetim açısından gözlemlenmediği bir gerçektir.
Toplum ayrımcılığı kadınların eğitim olanaklarından daha az yararlandırılması, kadının erkekten fizyolojik olarak farklılığı, yasal düzenlemelerdeki eksiklikler kadının iş hayatında olmasını zorlaştırmaktadır.
Genç kadınlara tavsiyem; iş hayatına atılırken hangi iş dalı olursa olsun ilgi duydukları, sevdikleri bir sektörü seçmeleri ve zorluklar karşısında yılmadan devam etmeleridir.
Ülkemiz koşullarında ikinci planda kalan kadınların sadece ev yaşamının vazgeçilmezleri olarak değil, tüm başarı ve refahı eşit olarak paylaşmaları açısından en az erkekler kadar yararlı olacaklarına inanmalıdırlar.
23 yaşında yönetim tarafından görevlendirildiğim presli sac Üretim müdürlüğü görevimde, erkek çalışma arkadaşlarımın kadın yönetiminde çalışmak istememeleri tepkisine karşılık, Sarıgözoğlu ailesinin verdiği pozitif desteği ile gururla meslek hayatıma devam etmekteyim. Sarıgözoğlu ailesinin kadın çalışanlara vermiş olduğu destek içinde ayrıca teşekkür ederim.
ÜLFET BODUR KİPER
Sektöre lise stajyeri olarak 2001 yılında girdim. Üniversiteyi okurken part-time olarak Sarıgözoğlu Kalıp Fabrikasında satın alma bölümünde çalışmaya devam ettim.
Sektörde kadınlar her zaman erkeklerden bir adım geride görülmektedir. Ancak otomotiv sektöründe pazarlama, tasarım, satın alma, üretim vb. bölümlerde çalışan bir çok kadın bulunmaktadır. Sarıgözoğlu Şirketler Grubunda kadın çalışanların her zaman kendilerini geliştirip, ilerlemelerine destek verilmektedir.
Başarısızlıkla karşılaştıklarında vazgeçmeden devam etmelerini önerebilirim. Günlük yaşamda bir çok zorluğun üstesinden gelen kadınlar için sektörde kendilerini kabul ettirmelerinin o kadar da zor olduğunu düşünmüyorum.
Bu sektörde erkek egemenliği o kadar benimsenmiş ki geçenlerde gelen bir mailde “Ülfet Bey bu konuyu telefonda da görüşmüştük.” gibi komik durumlarda olmaktadır.
ZÜMRÜT URSAVAŞ Mali ve İdari İşler Genel Müdür Yardımcısı
Zümrüt Ursavaş ve Sibel Karabey
16/09/1958 yılında Manisa’da doğdum. Çalışma hayatı ile ilk tanışmam 1974 yılında 16 yaşında iken T.S.K.’nin Kıbrıs çıkartmasında Organize Sanayi Bölgesi’ nin ilk fabrikalarından Konserve Kutusu üretimi yapan firmada gönüllü olarak çalışmamla başladı.
Okul hayatım bittikten sonra 1980-1986 yıllarında İzmir’de mobilya üretimi yapan bir firmanın muhasebe bölümünde çalışmaya başladım. Her gün İzmir-Manisa arası işe gelip gidiyordum. Bu tarihlerde oğlum 7 yaşında idi. 1986 yılında ikinci çocuğuma hamile kalmam üzerine firmanın evimize uzak olmasından dolayı Manisa’da iş aramaya karar verdim. Sarıgözoğlu’nda işe başlangıcım 1986 yılında 2. Çocuğumu beklerken Sn. İsmail Sarıgözoğlu ile görüşmemizle başladı. Bebek beklememi sorun etmemiş, hatta bunu bereket olarak görmüştü. Bu samimi yaklaşımla yıllarca çalıştık ve halen çalışıyoruz.
Beraber çalışarak büyüdük, ben katıldığımda 26,5 kişi olan Sarıgözoğlu ailesi bugün 1000 çalışana ulaşmış durumda, hem de birçok kadın çalışanı ve kadın yöneticisiyle...
Erkek egemen ağır sanayi şirketlerde kadın çalışanların aktif rolleri, hayatın her alanında olduğu gibi, bu şirketlere de sıcaklık ve insani ilişkilerin kuvvetlenmesi gibi katkılar sağlıyor. Her ne kadar erkeklerin ağırlıklı olduğu bir iş dünyasında olmakta, güçlü duruşumuz ve olayları çok yönlü düşünerek, erkeklerden farklı yarattığımız çözümler, genç kadın adaylara ilham ve güç vermeli.
1994 yılında 36 yaşında iken yasal olarak emekli oldum. Üzerinden 22 sene geçip İkinci emekliliğimi doldurmama rağmen hiçbir zaman evde oturup üretmeden miskinlik yapayım, gezeyim şeklinde emeklilik hayali kuran birisi olmadım. Şuan 58 yaşında ve 42 yıllık çalışma hayatımın içindeyim. Ve sağlığım el verdiği sürece de hizmet etmeye devam edeceğim.
42 yıllık iş hayatımda 2 çocuğum ve mutlu bir evliliğim oldu. Kadın isterse her şeyi yapar diyorum. Kadın da eğitim çok önemli. İyi evlatlar iyi eğitim almış annelerin eseridir. Gençlere tavsiyem bol bol kitap okumaları ve mutlaka ne olursa olsun bir tane sosyal toplum kuruluşuna kayıt yaptırıp oralarda insanlığa faydalı çalışmalar yapmaları.
42 yıllık çalışma hayatımın içine; Belediye Meclis Üyeliği , Siyasi Partide Kadın Kolları Başkanlığı , EÇEV, Çocuk Esirgeme Kurumu Kız Yetiştirme Yurtlarında ve Manisa Kimsesizler ve Düşkünler Yurdunda çalışmalarımı sığdırdım. Halen LÖSEV ve Düşkünler ve Kimsesizler Yurduna yardım amaçlı projeler yapmaktayım.
Eğitim alanında fabrikamızın bünyesinde Yönetim Kurulumuzun desteği ve İnsan Kaynakları Müdürmüz ile 2013 yılında işyerimize yetişmiş eleman desteği sağlamak için Çıraklık Eğitim Merkezimizin açılmasında ön ayak oldum. 47 öğrenci ile başladığımız bu projede öğrenci sayımızı 2016 yılında 97 ye çıkardık. Gün geçtikçe firmamızın bu sayıyı arttıracağımıza inanıyorum.
Ayrıca 25 yıllık iş arkadaşım olan Sibel Hanım ile beraber eğitim alanında sosyal projelere katılmakta olup bu projelere müdahil olmaktan büyük mutluluk duymaktayız. Bu çalışmaları çocuklarımla beraber yürüttük. Onlar benim en büyük yaşam kaynağımdı. Şu an 3 yaşında bir torunum var.Bu dünyanın en büyük mutluluğu.
58 yaşında olmama rağmen halen okuyorum. Öğrenilecek o kadar çok şey var ki. Dünyaya erken geldiğimi düşünüyorum. Vakit buldukça kitap okuyorum, nakış ve mandala yapıyorum, en büyük hobim değişik yemekler yapmak. Monotonluğun ve tekdüzeliğin içinde yok olup gitmeyelim. Kendimizi geliştirelim. Boş durmayalım, çalışalım. Türkiye’mizin çok çalışan ve üreten gençlere özellikle bayan çalışanlara ihtiyacı var.
Sarıgözoğlu‘ndaki 30 yıllık yaşamım boyunca acı tatlı çok anılarım oldu. En güzel anım 2014 yılında çalışma arkadaşlarımın toplu olarak benim için hazırladıkları kutlamadır. Bu organizasyon neni çok mutlu etmiştir.
Yönetim Kurulumuzun tamamı erkek olmasına rağmen her zaman kadınlara ve fikirlerimize saygı duymuşlar bizleri ön plana çıkarmışlardır. Firmamızın üst düzey yöneticilerinin % 80 ‘i Kadınlardan oluşmaktadır.
SİBEL KARABEY Muhasebe ve Finansman Müdürü
07 Kasım 1976 ‘da Manisa’da doğdum. Evli ve 14 yaşında 1 Çocuk annesiyim. Sarıgözoğlu Ailesi’ne katılmam 1991 yılının Haziran ayında okullar yaz tatiline girince oldu. Muhasebe öğretmenim “Seni bayanların yoğun olarak çalıştığı bir firmaya götüreceğim. Eğer burada da derslerindeki gibi başarılı olursan seni kadroya alırlar, çok şey öğrenirsin “ demişti. O gün bu gündür firmamızda halen yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. “ Liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi de C.B.Ü.’de okumamdan dolayı part-time çalışmaya devam ettim.
Celal Bayar Üniversitesi İktisat Bölümünden 1997 yılında mezun olduktan sonra ve halen çalışıyorum. 25 yıl geçti. Nasıl geçti derseniz? Göz açıp kapayıncaya kadar geçti.
Bence kadınları iş hayatında karşılaştıkları en büyük ikilem çocukları ve iş hayatı arasında oluyor. Çocuğu olmayan ve çalışan kadınlar kariyer planları arasında sıkışıp kalabiliyorlar. Çocuğun kariyerini engelleyeceği, iş-eş-çocuk arasında denge kuramama endişesi çocuk planlarının ertelenmesine sebep oluyor.
Çocuğu olan ve çalışan kadınlar ise hem annelik, hem iş, hem de eş hayatında ki rollerini dört dörtlük yerine getirmek istiyorlar.
“Çocuk da yaparım kariyer de” diyen anneler hayatlarında mükemmel olmak istiyorlar Böyle bir durumda ev ve iş yeri arasında yoğun bir tempo başlıyor.“Mükemmel Anne” imajı kendisi içinde hem psikolojik hem de fizyolojik sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor.
İş, aile yaşamı arasında denge kurmak için birinden alıp öbürüne koymak gerekmiyor. Bu hayatları kendi aralarında uzlaştırmak gerekiyor. Kadınların hayatlarını oluşturan tüm unsurları kontrol altına alıp ustalıkla yönetmeyi bilmeleri gerekiyor. “İşte iş, evde ev” prensibini uygulamaya koymak ve rolleri birbirinden ayırabilmek mükemmeli arayan kadınlara yardımcı olabilecek bir ipucudur. Asıl önemli olan şikayet edip stresi arttırmak değil, plan yaparak harekete geçmektir.
Başkaları için düşünmek, plan yapmak yerine yeri geldiğinde kontrolü elden bırakmayı bilmek de çalışan kadınlarımıza yardımcı olacaktır.
Kadınların bu erkek işi, bu kadın işi demeden kendi istedikleri mesleği seçip bu dalda başarılı olmak için çok ama çok çalışmalarını istiyorum. Ben her zaman işimi yaparken bir çalışan olarak değil, kendi işimmiş gibi yapmaya gayret gösterdim. İşyerimi EVİM, Müdürümü ÖĞRETMEN, ANNE, çalışma ortamımı OKUL gibi gördüm. Şimdiki gençler biraz sabırsız. Herkes mevki etiket peşinde. Gençlere tavsiyem sabredip çok çalışsınlar iş ayırt etmesinler.
Öğrendikleri her şeyi başka bir işte kullanmayı öğrensinler. Çalışmak ve Sabır “BAŞARIYI” kendiliğinden getiriyor. Ben başarıyı çok çalışarak, iş ayırt etmeyerek elde ettim. Kadınlar çalıştığı zaman kendi özgüvenini kazanıyor ve mutlu oluyorlar. Biz kadınlar kendimizi iyi eğitmeliyiz ki çocuklarımızı da iyi yetiştirelim.
BÜYÜMEYİ KADINLAR CANLANDIRACAK
Gelişmekte Olan Ekonomiler Hem Enflasyon Hem Zayıf Büyüme Çıkmazında. Büyümeyi Canlandırmak İçin “Kadın İstihdamı”Nın Şart Olduğu Belirtiliyor. Zira Kadınların İstihdama Katılımının Ekonomiye Büyük Katkı Yaptığı Biliniyor. Türkiye’de Kadın İstihdamının Fransa İle Aynı Düzeye Gelmesinin, Gsyih Oranının 4-5 Puan Artmasına Neden Olacağı Öngörülüyor. Peki Türkiye’de Kadın İstihdamı İle İlgili Son Durum Ne? Destek Menkul Değerler Genel Müdürü Yardımcısı İnci Özbek, “Kadın İstihdamı Raporu”Nda Değerlendirdi.
KADIN İSTİHDAMI RAPORU
Kadınların İşgücüne Katılma Oranı Artıyor
TÜİK’in açıkladığı verilere göre 2014 yılında işgücüne katılma oranı kadınlarda %30,3, erkeklerde ise %71,3 oldu. (2015 yılı rakamları 23 Mart’ta açıklanacak) Kadınların işgücüne katılma oranı 2013 yılında %30,8, 2012 yılında ise %29,5 seviyesinde açıklanmıştı.
Tüik’in 2014 yılı için yayınladığı istihdam tablosunda görüldüğü gibi 15 ve yukarı yaştaki kadın nüfusu 28 milyonun üzerindeyken sadece yaklaşık 9 milyonu işgücünde yer alıyor ve yine sadece yaklaşık 8 milyonu istihdam edilmiş durumda.
Kadın İstihdamı Artıyor
Bununla birlikte son yıllarda kadın istihdamı erkek istihdamından hızlı artıyor. TEPAV’ın İstihdam İzleme Bülteni verilerine göre, Türkiye’deki kadın istihdamı beş yılda yüzde 58 artarak, 3 milyon 849 bin oldu. Bu artış sonucu kadın istihdamının toplam istihdamdaki payı yüzde 24’den yüzde 27’ye çıktı.
İşveren Kadın Çalışan mı, Erkek Çalışan mı Tercih Ediyor?
Kadınların iş hayatındaki varlığına ilişkin algının da değiştiğini görüyoruz. İŞKUR’un 132 bin işverenle yaptığı araştırmaya göre 2015 yılında açık işlerde kadınları istihdam etmeyi tercih oranı 2014’te yüzde 11,4 iken 2015’te yüzde 17,8’e çıktı. Erkekleri tercih edenlerin oranı ise yüzde 45,7’den yüzde 45,1’e geriledi.
Finans Sektörü’nde Kadın ve Erkek Çalışan Sayısı Birbirine Çok Yakın Yine TÜİK’in açıkladığı Mali Aracı Kuruluş İstatistikleri sektörde ücretli olarak çalışan kadınların oranının 2014 yılında %47,3 olduğunu gösteriyor ki bu rakam 2013 yılındaki %48 seviyesinin altında. 2014’te ücretli olarak istihdam edilen kadın personel sayısı 150 bin 603 ikenerkek personel sayısı ise 167 bin 600 olarak gerçekleşti. Ücretli kadın çalışan oranı %47,3, ücretli erkek çalışan oranı da bu seviyenin biraz üzerinde %52,7 oldu.
Kadınlar Sermaye Piyasasında Yatırım Yapıyor mu?
Yıllarca yastık altı yatırımları konuşulan kadınların sermaye piyasalarında yatırımları erkeklere oranla sınırlı. Merkezi Kayıt Kuruluşu verilerine göre 2014 yılında 9,44 milyon TL olan portföy değeri, 2015 yılında 9,03 milyon TL’ye indi. 2015 yılında erkek yatırımcıların portföy değerinin ise 35,3 milyon TL olduğu görülüyor. Kadın yatırımcı sayısı aynı dönemde 265 bin civarındayken erkek yatırımcı sayısı ise 785 binle neredeyse kadınların 3 katı seviyesinde.
Gelişmekte olan ülkelerde hala kadına şiddet gibi konular tartışılırken, ABD gibi gelişmiş ülkelerde de kadın erkek arasındaki ücret eşitsizliği gündemi meşgul ediyor. Bütün bunlar istihdam konusunun geri planda kalmasına yol açıyor. Yine de G20 toplantıları gibi önemli mecralarda bu konunun masaya yatırılması, farkındalığın artıyor olması umut verici. Hükümetlerin büyüme yaratmak için Merkez Bankaları’nın kapısını aşındırmaya ara verip kadın istihdamını teşvik edecek yeni adımlar atması gerekiyor.
Sonuç
Kadınlar dünya nüfusunun yarısını oluşturuyor ama nüfustaki eşitlik işgücü piyasalarında rakamlara yansımıyor. Neyse ki dünya, kadının istihdamda daha etkin rol almasının önemini daha fazla konuşmaya başladı. Kadınların istihdamdaki rolünün artmasının büyümeye ciddi bir katkısı olması bekleniyor. Geçen sene Ekim ayında Türkiye’de yapılan W20 Toplantısı’nda Fransa örneği gündeme geldi. Fransa’da bilindiği gibi kadın istihdamı yüzde 80’lere ulaşıyor ve bu modelin başarılı olmasının nedeni ülkedeki çocuk bakım hizmetlerinin yaygın ve etkin olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’de de evde çocuk bakımının teşvik edilmesi için para yardımları bazı pilot bölgelerde başlatıldı. Türkiye’de kadın istihdamının Fransa ile aynı düzeye gelmesinin, GSYİH oranının 4-5 puan artmasına neden olacağı öngörülüyor.
Ford Bayileri Kadınlar Gününe Özel Giyindi
Kadın dostu işyeri uygulamaları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki çalışmalarıyla sektöründe öncü olan Ford Otosan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde farkındalık yaratmak amacıyla İstanbul bayilerini mor renge bürünmeye davet etti. Kadın dostu Ford bayileri toplumsal farkındalık çalışmalarında böylece otomotiv hizmet sektöründe bir ilke imza atmış oldular.