Bu sayımızda Türk döküm sanayisinde uzun yıllar üretim kısmında hizmet vermiş ve daha sonra yine döküm ve ısıl işlem sektörüne projeler ve imalat ocakları üreten Inductotherm firmasında yöneticilik yapan Sn. A. Levend Otsukarcı ile röportaj gerçekleştirdik.
Sayın Levend Bey bize kendinizi anlatır mısınız?
Metalürji Yüksek Mühendisiyim. Değişik döküm ve ısıl işlem firmalarında çalıştıktan sonra 1994 yılında Inductotherm’e satış mühendisi olarak girdim, sonra genel müdür yardımcısı, daha sonra da 1996 yılında genel müdür oldum. O zamandan beri buralardayım.
Uzun yıllar Türk döküm sanayisine hizmet veren birisi olarak Inductotherm Türkiye hakkında bilgi verir misiniz?
Metalürji sektöründe Türkiye’de yatırım yapmış yabancı şirketlerin ilkidir. Bunun için Metalurji sektöründe çok özel bir yeri var Inductotherm Türkiye’nin. Kalıplama hatları, indüksiyon sistemleri, kum tesisi, maça makinaları imalatçıları gibi döküm sektörüne veya demir çelik sektörüne hizmet eden makine imalatçılarının Türkiye’de yatırımı yok. Fabrika kurmuş, üretim yapan, bölge ülkelerine ihracat yapan tek yabancı makine imalatçısı Inductotherm’dir. Müşterilerimiz de bunun farkında ve takdir ediyorlar. Dolayısıyla bizi yabancı firma olarak görmeyip, Türkiye’de döküm ve demir çelik sektörüne katkı sağlayan yerli bir firma olarak görüyorlar. Bundan dolayı da pazar payımız %50’ler civarındadır.
Inductotherm Türkiye olarak yatırımlarınızdan bahseder misiniz? Yeni projeniz var mı?
Inductotherm Türkiye, şu anki yerinde, zamanında 850 m2’lik bir tamir atölyesi olarak kurulmuş aslında. Süreç içinde satış ve servis departmanları oluşturulmuş. 1994’den itibaren yerlileştirme süreci başlayınca imalat için önce 250 m2’lik bir hol ilave ettik. Arkasından 40 ton vinçli ikinci 250 m2’lik yüksek hol ilave ettik. Üretim hızlanınca 2011 yılında yanımızdaki tesisi kiralayıp tesisimizi toplam 4,500 m2 kapalı alana çıkardık.
Bu sene de geçen yıla göre müşterilerin talepleri 2 kat arttı, bundan dolayı şu an buraya da sığamaz olduk. Ayrıca ihracatımızda da yüksek artışlar gerçekleşti. Bu yıl ihracatımızı 10 milyon doların üzerine çıkaracağız. Sanırım kendi kulvarımızda bu rakam rekor olacaktır.
Bundan dolayı 10.500 m2 bir arsa aldık. 4.500 m2 kapalı alanımızı 7.500-8,000 m2’ye çıkaracağız. Bu yatırımı kendi öz kaynaklarımızla yapıyoruz. 2022 yılında yine Gebze’deki yeni fabrikamıza taşınmış olacağız.
Inductotherm Türkiye olarak ocak ve hizmet çeşitliliğinizden bahseder misiniz?
2,5 kg dan 60 tona kadar ergitme ocağı yapabiliyoruz. 50 kW’dan 25.000 kW’a kadar güç ünitesi imalatı gerçekleştirebiliyoruz. Şu ana kadar 16 MW Dual Trak imal ederek Inductotherm’in Avrupa’da üretmiş olduğu en büyük güç ünitesini biz yaptık. Bu konuda Avrupa’daki diğer grup firmalarımızdan bir adım daha öndeyiz. Ayrıca ısıtma sistemleri de imal ediyoruz. 25 kW’dan 5.000 kW’a kadar üretim yapıyoruz. Isıtma ve ısıl işlem pazarındaki payımızı da sürekli arttırıyoruz. 4 grup firmamız olan Inductotherm, Inductoheat, Consarc ve Thermatool’ün faaliyetlerini gerek üretim, gerek servis, gerek de yedek parça olarak sürdürüyoruz.
Firmanızı sektördeki rakiplerinizden ayıran özellikler nelerdir?
Bir indüksiyon sisteminin başarısı, hızlı ergitme, ısıtma yapması, daha az elektrik tüketmesi ve az arıza yapması ile ölçülür. Bunların hepsi bizim sistemlerimizde var. İmalat sırasında kullandığımız malzeme, bakır ve komponetlerin en iyisini kullanıyoruz. Türkiye ve dünyada tercih edilmemizin ve ihracat satışlarımızın sürekli yükselmesinin sebebi bundandır.
Inductotherm Türkiye’nin bugünkü başarısı sizin sektördeki tecrübenizden de kaynaklanıyor sanırım? Ar-ge çalışmalarında ne gibi Türkiye olarak katkılarınız oldu?
Tabi ki döküm ve ısıl işlem sektörünün değişik firmalarında çalışarak hem tecrübe hem de çevre edinmiştim. Inductotherm Türkiye’de imalatta yerlileştirme konusunda ve üretim kalitesinin sağlanması konusunda çok çaba harcadık. 12 kişi ile başladığım ekibim şu an 100 kişiye ulaşmış durumda. Ar-ge çalışmaları Amerika’da gerçekleşmektedir. Tabi ki bölgesel veriler toplanarak çalışmalar gerçekleşiyor. Biz burada alüminyum sektöründe bir çalışma gerçekleştirerek Inductotherm’e yeni bir şey katmış olduk. Alüminyum sektöründeki yüksek verimli Acutrak ocaklarımızın devirmeli versiyonunu da üreterek Inductotherm India, Kore, Amerika ve Avustralya’ya ihracat yaptık. Bu yenilik müşterilerin pratikte çok işine yaradı. Bu çalışmamızla Amerika’dan Japonya’ya kadar çok ülkeye bu ocağımızdan biz imal ederek satıyoruz.
Malzeme teminindeki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Üretim sürecinde ihtiyacımız olan malzemelerin fiyatlarında %50-60 artışlar gerçekleşti. Bundan dolayı piyasadan malzeme bulmak da sorun olmaya başladı. Biz de bundan dolayı stoklarımızı artırmaya başladık. Bu ortamda üretim yapmak mucize duruma geldi.
Hizmet ettiğiniz Türk imalat sektörünü değerlendirir misiniz?
Türkiye’deki sanayi, teknolojisini çok geliştirmeden ucuz işçilikle üretim yapmaya çalışıyor. Avrupa’nın Çin’i olmaya çalışıyoruz. Ama Çin kendi teknolojisini geliştirdi. Yükte hafif pahada ağır şeyler üretip satmaya başladı. Bizimde bu yoldan çıkıp yükte hafif pahada ağır şeyler satmamız lazım. Ucuz işçilik diye yabancı göçmenleri çalıştırarak bir yerlere gelemeyiz. Daha yüksek teknolojik ürünler üretmeliyiz. Çimento üreterek, beton dökerek, inşaat demiri üreterek, döküm yaparak değil döküm parçalarını da işlemek lazım. Şimdilerde bizim müşteriler de bu şekilde çalışmaya başladılar; en azından komponet üretmemiz gerekiyor
Uluslararası arenada Türk İndüksiyon Sistemleri sektörünün yeri nerede sizce nerede olmalıdır?
Yerli rakiplerimiz bence çok başarılılar. Bizimde gelişmemizde de büyük katkıları var. Yani 10-15 yıl önce kurulan firmalar bile bugün dünyaya satış yapabilmekteler. Belli bir kalitede ürün ve hizmet sunabiliyorlar. Bir ülkede ihracat yapan 4-5 indüksiyon imalatçısı çıkabiliyorsa ülkemiz bu konuda çok başarılı demektir.
Pandemi döneminde Inductotherm Türkiye olarak neler yaptınız?
Çalışanlarımızı korumak için çok sıkı önlemler aldık fakat bu süreç içinde arkadaşlarımızın % 60-70’i kimi hafif kimi ağır şekilde bu hastalığı geçirdi. Türkiye hem sosyal hem de ekonomik olarak stabil değil, gelecek sene ne olacağını bilmiyoruz. O kadar çok siparişle birlikte ekonomik veya siyasi bir kaza olursa herkes gibi bizi de çok etkiler. Dilerim böyle bir şeyler yaşanmaz.