Metal Dünyası

Çelik

Demir

Maden

Alüminyum

Döküm

E-Dergi SEKTÖRLER HABERLER ÜRÜN TANITIMLARI TEKNİK YAZILAR DOSYALAR RÖPORTAJLAR BAŞARI HİKAYELERİ UZMAN GÖRÜŞÜ YAZARLAR FUARLAR ETKİNLİKLER PROFİLLER Editörden Künye YAYIN KURULU ARŞİV ABONELİK İLETİŞİM
Prof. Dr. Özgül Keleş
Prof. Dr. Özgül Keleş
ozgulkeles@itu.edu.tr
İnsanın İlk İnovasyonu Ne Olmalıdır?

İnsanın ilk inovasyonu, insanlığını bulup ortaya çıkarmak yani benliğininin (egosunun) farkına varmak olmalıdır.

 

İnovasyonun doğasındaki değer yaratma kavramını sadece kazanılacak para, şan, şöhret ve güç olarak görenlerin bir kez daha düşünmesi gereklidir. Para, insanlığın en büyük inovasyonları arasında sayılabilir. Ancak, insanlık değerin karşılığını para, şan, şöhret ve güç olarak görmeye başladığı an, aslında kendi icatlarının (para, şan, şöhret vb) inovasyonu haline gelir. İşte bu yüzden insanın en anlamlı inovasyonu insanlığını bulup ortaya çıkarmaktır.

 
İnsanın ilk görevi düşünüp, merak ederek mutlu bir yaşam için kendini keşfedip orijinal fikirleri ile pozitif değer yaratmaktır. Bilinçsiz benliğinin kontrolünde hareket edenler, negatif değer yaratan varlıklar haline gelirler ve hem kendi hem de başkalarının hayatlarına acı ile anılan söylemleri, keşifleri ve ürünleri ile iz bırakırlar. 
 
Düşünme yeteneğini kullanmayan veya öldürücü yönde kullanan bu varlıkların ortaya çıkardıklarını değer yaratan buluş yani “inovasyon” olarak anmak yanlış olur. Bunlar olsa olsa killovasyon (killovation: öldüren inovasyon) olur. Killovasyon, insan olmanın değerini kavrayamayanların inovasyonudur. İnovasyon, yaratıcı bir fikrin değerli/ticari olduğu ve insanlığın faydalandığı durumu tanımlarken, killovasyonda fikirler öldürücüdür. Öldürücü fikirlerin inovasyonlarının etkileri her zaman yıkıcıdır ve bu yıkım bireysel ölçekten, kurumsal ve toplumsal ölçeğe kadar uzanır. Bu yıkımların sorumluluğu sadece buluşçu fikir sahiplerinin değil bu fikirlere değer veren killovatiflerindir. 
 
Bir kurumda yaratıcı fikirler ve sahipleri değersizleştiriliyor ve fikirlerin çalınmasına izin veriliyorsa veya öldürücü fikirlerin oluşturulması için teşvik ediliyorsa insanlığın katli gerçekleşiyor ve öldürücü kültür yaratılıyor, hatta yaratılmış demektir. Patronların/liderlerin en önemli görevi ne pahasına olursa olsun değer yaratan kültür oluşturmak için çabalamak olmalıdır. Bu çaba çok pahalı olabilir, hatta para kaybedebilir ama sonunda insanlık kazanır.
 
Son günlerde yapay zeka ile ilgili başlatılan bazı projelerin sorgulanmasının ve sonlandırılmasının nedeni acaba bu projelerin killovatif olabilme olasılıkları mıdır? Yaratıcı zekaların farkında olmadan veya topluma değer katmak için, iyilik ve insanlık için gerçekleştirdikleri buluşların, ölümcül zihinlerin eline geçtiğinde yıkıcı ve ölümcül sonuçları olduğunu tarih yazmıştır. Atom bombası, sarin gazı gibi buluşların toplumla buluşturulmadan sadece buluş olarak kalmaları daha inovatif olmaz mıydı? Tarih bazı öldürücü buluş sahiplerinin dahi buluşlarından pişman olduklarını yazmış ve yazacaktır. 
 
Fikirler çok özgün ve yenilikçi olsa da bu fikirlerin inovasyonlarının insanlık için ne kadar ve ne derece değer yaratıp, fayda sağladığı tartışılmalıdır? Öldürücü özgün/yenilikçi fikirlerin killovatiflerin eline geçtiğinde insanlık için değer kaybı olacağı kesindir. Öyle ise artık, inovasyonu kategorilere ayırırken yanına killovasyonu da eklemenin, öldürücü düşünenlerin (killovatiflerin), düşüncelerin farkında olmanın ve değişmenin, değiştirmenin zamanı gelmiştir. 
 
Düşünme ve kontrol merkezi olan “beyin”, insanın inovatif mi yoksa killovatif mi olmasında rol oynar. Ortalama bir insanın beyni 1,5 kg ağırlığında olup, 100 milyardan fazla sinir hücresi ve yaklaşık 15000 sinir kavşağından oluşur. Bu sistemde sinir hücrelerinin iletim hızı yaklaşık 270km/sa gibi inanılması güç bir yüksek bir hıza erişebilir1. Böylesine mükemmel çalışan sistemde düşüncelerin proses edilip kararların alınmasında gen mirasımızın, beslenmemizin, aileden ve çevreden aldığımız eğitimin ve öğrendiklerimizin etkisi çok büyüktür.
 
 
Organik bir yapı olan beyin, düşünüp, duygulanıp, karar alıyor, dilimize, elimize, yüzümüze kısacası yine organik olan bedenimize emirler yağdırıp çok kısa sürede hakimiyet sağlıyor ve bir diğerimizle ilişki kurmamıza sebep oluyor. Peki gerçekten organik olan bu malzeme nasıl oluyor da düşünüp, karar alabiliyor ve dünya ile ilişkilerimizi şekillendirebiliyor? Bu proseste beyin ile entegre çalışan birşeyler mi var? 
 
Zihin; varlığının farkında olduğumuz ancak tanımlamaya kalktığımızda bir o kadar da tanımlanması zor bir kavramdır. Bu konuda ilk ve en anlaşılır tanım Dr. Daniel Siegel tarafından yapılmıştır. Dr. Siegel aynı zamanda bir beyin-zihin-ilişki üçgeni oluşturmuş ve bu üçlünün entegrasyonun öneminden bahsetmiştir. Dr. Dan Siegel zihin tanımını enerji ve enformasyon/bilgi akışını düzenleyen şekillendiren ve ilişki kuran bir proses olarak tanımlar2. Beyin enerji ve enformasyonu üretir ve bu yönüyle de aynı zamanda bir bataryadır. Bu batarya ortalama insan ömrü boyunca kendini tekrar şarj edebilir. Zihin ise bu batarya içerisindeki enerjinin /enformasyonun akışını düzenler ve bu akışa göre davranışlarımız ve ilişkilerimiz şekillenir. İlişki, enformasyonu nasıl paylaştığımızla ilgilidir. Burada özellikle “enformasyon” sözcüğünü kullanıyorum çünkü “information” ve “knowledge” İngilizce’de birbirinden farklı anlam taşıyan kelimelerdir. Beyinden aktarılan enerji ancak anlamlı olduğunda enformasyona dönüşür. Bilmediğimiz dilde konuşulan bir kelime ağzımızdan çıktığında, sadece bir dalga/enerjidir. Bu enerji iletişim kurmaya çalıştığımız bireyin kulağına ulaşır ve o kişi dalganın oluşturduğu titreşimi duyar. Bu duyumun enformasyona dönüşümü ancak karşımızdaki kişi konuşulan dili biliyorsa mümkün olur. Yani duymak başka işitmek başkadır. İşitmek için bilinç altınızdan bu kelimeye ait yaşanmışlıklarınızı ve öğrenilmişliklerinizi (ilim/knowledge) çağırıp onunla eşleştirmeniz gereklidir. Eğer beyin içerisinde bir sinir hücresinden diğerine enerji akışında ortak aklın dışında bir akış ve anlamlandırma gerçekleşir veya akışta tıkanma olursa zihin beklenildiği gibi bir davranış şekli oluşturmaz ve ilişkilerde anlaşmazlık başlar. Bu durumda oldukça anlamlı bir dua vardır: “Allah zihin açıklığı versin” deriz. Bu dua gerçekten kimin dilinden ne zaman dökülmüş ama iyi ki dökülmüş. Evet, killovatorlerin temel problemlerinden biri enerji akışındaki dengesizlik yani zihin açıklığı problemidir. 
 
İnovatif bireylerde aranılan nitelikleri her yerde bulabiliriz. Ama gelin önce killovatifleri tanıyalım. Killovatifler; insan olmanın kıymetinin farkında olmadıklarından, Maslow’un belirlemiş olduğu hiyerarşide sevgi–saygı engeline takılanlardır. Çoğunlukla, kendini ve yaratılanları sevmeyi beceremeyen bu bireyler, insan olabilmenin farkındasızlığının da getirdiği bilinçsizlikle “mutlu” olduklarını iddia ederler. Mutsuzlukları, içlerindeki vicdan kavramını kin, kibir, zorbalık, haset ve kıskançlığa bıraktırır. Bunlar öldürücü buluşcu fikirlerine değer veren ortamlar ararlar. Bulduklarında ise killovasyonlarını gerçekleştirip, insanlığa değer katmak yerine zarar vererek kendilerine değer katarlar, zenginlik, şan, şöhret ve güç sahibi olurlar. 
 
Killovatiflerin arasında en tehlikeli olanları maske takabilenlerdir. Killovatiflerin bu versiyonlarının en büyük inovasyonları kendilerine rakip gördüğü insanları diğer insanların gözünde ve hatta o insanı kendi benliğinde değersizleştirmek, kendine zulmedene karşı “acaba haksızlık mı ediyorum?” dedirtebilmektir. Killovatiflerin insan ilişkileri üzerine geliştirdikleri inovatif hareketler bugün yıpratıcı rekabet (mobbing) olarak ta anılmaktadır. 
 
Örneğin; bir ürün/sistem/teknoloji geliştirmişinizdir veya geliştirmek amaçlı çok yaratıcı bir fikriniz vardır. Killovatifler yaratıcı fikirler geliştirecek kapasitede olmadıklarından bu fikirleri alıp kendi fikirleri imiş gibi sunabilirler veya kurma işini de beceremeyecekleri için sistemi size kurdururlar. Ama sıra “Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeye geldiğinde iş değişir ve sizi devre dışı bırakırlar. Bu arada etraftaki para, şan ve şöhretin esiri patronlar/liderler herşeyi bilmelerine rağmen çıkarları için killovatifleri destekler ve bu ölümcül davranışlara ses çıkarmayarak onay verirler. Çünkü onlar için değerli olan insan ve insanlık değil, kazandıkları para, şan şöhret ve güçtür. Sonunda sistem kurulur yani sizin önerdiğiniz inovasyon gerçekleşir. Bir inovasyon yapılır ancak, bu gözyumuş ile (killovasyon) bir buluşçunun tabiri caizse ölümüne ve o ölümle yaratıcı inovasyonlarında sonuna gelinir ve killovatif kültür kazanır. 
 
Killovatiflerin bir başka oyunu da yaratıcı fikirlerinizi ve sizi değersiz göstererek kendi fikirlerini ön plana çıkarmaktır. Bazen oyunun farkına hemen varan inovatifler, oyununun parçası olmazlar. Eğer liderler/patronlarına güveniyorlarsa beklerler veya güven yoksa kurumu terkedip insanlığını bulmuş ortamlarda yeşermek için çaba sarf ederler. Bu durumda killovatifler kuruma zarar verir ancak size zarar veremez. Bazen de inovatifler fikirlerini savunma yolunu seçerler, bunu sadece kendileri için değil kurumları içinde yaparlar. Ancak, fikirlerini savundukça agresif olurlar. Bu killovatiflerin en çok istedikleri durumdur. Çok yaratıcı ancak agresif diyerek inovatifleri başka yerlerden vurup arkadaş çevreleri, liderler/patronların gözünde değersizleştirmeye çalışırlar. Bu senaryonun tutmadığı veya tutmayacağını gördüğü durumda ise inovatifleri çok değerli bulduklarını söyleyerek arkadan bıçaklarlar. Arkadan bıçaklananlar feryat edince yine agresif olurlar. Oyun çok basittir. Bu durum bazı patronların/liderlerin kendi işyerlerinde istediği ortamdır. Kargaşadan beslenen sistemlerde hep insanlığının inovasyonunu yapamayan birileri vardır. 
 
Killovatiflerin en büyük özelliği karşısındakinin zayıf noktalarını çok iyi tespit etmek ve patronlarını killovatif stratejilerle yönetmektir. Genelde kurumları yansa, zarar etse, tükense, kurum müşterilerinin tedarikçilerinin, hatta çalışanlarının gözünde değersizleşse de onlar “herşey çok güzel, daha da güzel olacak” söylemleri ile patronları/liderleri hipnotize ederler. Hipnotize ederken dayandıkları tek geçici gerçek yine o kadar kayba rağmen kazanılan para ve güçtür. Dışarıdan gelen kötü söylemleri etrafın kıskançlığı olarak gösterirler. Patron/liderler hipnotize olduktan sonraki adım inovatifleri karalama kampanyasıdır. Bunu doğrudan yapmazlar. Genelde buldukları her fırsatta liderlerine gidip mağdur olduklarını, çok üzüldüklerini, aslında inovatif bireyi çok beğenip sevdiklerini ancak kendisi ile işbirliği yapılamadığı, kurumu sahiplenmediği yalanını söylerler. Bunu yaparken de “inanmasalar da” patronlarına/liderlerine ne kadar muhteşem insanlar olduklarını dile getirip, onlara akıl danışarak egolarını şişirip en yıkıcı inovasyonu onlar üzerinde gerçekleştirirler. Diğer stratejileri ise patron/liderlerin yakın arkadaşlarını bu oyuna sokmaktır. Bu sayede, patron/liderler konuyu arkadaşlarına açtıklarında killovatiflerle aynı fikirde olabilsinler.
 
Killovatifler sadece yaratıcı fikirleri ve yaratıcı düşünenleri değil düşünemeyen patronları/liderleri de öldürerek/değersizleştirerek inovasyonlarını gerçekleştirirler. Bu oyunların kazananı yoktur. Killovatifler zaten insanlığın kaybıdırlar. Ancak, varlıkları nedeniyle bireyler, kurumlar ve toplumlar büyük ve uzun süreli kayıplar yaşarlar. 
 
Kurumlarda yıpratıcı rekabet söz konusu olduğunda özellikle çoğu zaman paternalistik yönetim biçimini benimseyen sermaye sahipleri veya patronlar kendilerini çalışanlarının abisi, ablası ve/veya babası olarak gördüklerinden, yıkıcı rekabetin kendilerinin dışındaki kadrolar arasında olduğunu varsayarlar. Kendilerini killovatifler grubuna koymazlar. Oysa kurum kültürlerinin oluşmasında en büyük rolü sermaye sahipleri/patronlar/liderler oynarlar. İnsan ihtiyaçları piramidindeki doyuma erişmiş yani insanlığının inovasyonunu yapmış olan sermaye sahipleri/patronlar/liderler, kurumlarını kendileri gibi insanlığının inovasyonunu yapmış çalışanlarla yönetirler.
 
Öldürücü fikirleri benimseyip değer yaratmayı sadece para kazanma, şan, şöhret ve güç edinme olarak gören kurumlar, bazen kısa bir süre için inovasyonu gerçek anlamı ile yaşayanlardan çok daha fazla maddi varlığa/zenginliğe sahip olabilirler. Ancak unutulmamalıdır ki, killovatiflerin öldürücü zekaları ile geliştirmiş oldukları davranış biçimleri ve yöntemleri benimsendiğinde önü alınamaz hastalıklı kültürler oluşur. Kurumların imajlarında, marka değerlerinde para ile silinemeyen, tamir edilemeyen, iyileştirilemeyen yaralar açılır. Eğer bu kültürü sermaye sahipleri/patronlar/liderler yaratıyorsa, bu durum korkulacak hal alıp kurum dışına, topluma da yayılabilir ki bu durumun düşüncesi dahi ürkütücüdür. 
 
Killovatif kültürü benimsemiş kurumlarda kurtuluş için öncelikle kendi kendini eleştirip zihinlerini açma yönünde irade gösterecek, cesur ve güçlü sermaye sahipleri/patronlar/liderler gereklidir. Çünkü, ancak zihni açık, zeki, aklını kullanabilen ve korku ile baş edebilen cesur, gerçekleri duymaktan ve yüzleşmekten korkmayan patronlar/liderler yaratıcı zekalarla ile çalışabilirler.
 
Sağlıklı bir birey için sağlıklı bir beyin, sağlıklı bir zihin ve bu ikisinin sağlığı sonucu ortaya çıkmış sağlıklı ilişkinin entegrasyonu gereklidir. Kurumlar için ise, sermaye sahipleri/patronlar/liderler ve tüm seviyelerde sağlıklı beyinler, sağlıklı yönetim sistemi ile kurulmuş sağlıklı ilişkilerin entegrasyonu şarttır. Böylece sağlıklı beyinler inovatif enerjiyi üretecek, sağlıklı yönetim sistemi ile bu enerjide sağlıklı akış sağlanabilecek ve sağlıklı ilişkiler kurulabilecek ve insanlık kazanacaktır. 
 
Unutmayalım ki, ancak insanlığının inovasyonunu yapmayı başarabilen bireylerin değer gördüğü kurumlar inovatif olabilirler. Sağlıklı inovasyon kültürünü kurabilecek ve yaşatabilecek cesarette, kifayetsizlerden uzak, gösteriş ile beslenmeyen bireyler ve kurumlar için hadi önce kendimizin, sonra da kurumumuzun zihnini açıp insanlığımızı ortaya çıkaralım ve mutlu bireyler, mutlu kurumlar yaratalım. 
 
Kaynak
 
1.Jochen Mai, Daniel Rettig, Düşünüyorum Öyleyse Deliyim, Editör Duygu Bolut, 2015.
 
2. Daniel Siegel, The Mindful Brain, New York: WW Norton & Co; 2007.

 

Paylaş Tweet Paylaş
4282 kez okundu
YAZARIN DİĞER HABERLERİ
Aynı Lisanı Konuşabilen İnovatif Ekosistemler İçin Bir Yol: İNO 10
Doğa konuşur, hayvanlar konuşur, bitkiler konuşur, insanlar konuşur. Konuşmak iletişim kurmak için gereklidir. Konuşmak, en karmaşık süreç ve nimetlerden biridir. Beyin düş&uum DEVAMI...
İnsanlığın İnovasyon Serüvenİ…
Bir var mış, gökten bir taş düşmüş; Yaklaşık 2 milyon yıl önce Tanzanya’nın kuzeyinde Olduvai Gorge’da ilk kesici aletler Oldowan taşları markası ile üretilmiş ve DEVAMI...
KURUMLARDA İNOVASYON KÜLTÜRÜ YÖNETİMİNDE TEK VE ÖZGÜN ÜRÜN
“Önce hayaller ölür, sonra insanlar” der William Shaskpere. Hayal kurmak ve gerçekleştirebilmek insanlığa verilmiş en büyük hediyelerdendir. İnsan; d&uum DEVAMI...
Organizasyonel Zeka Ve Aklınızın Farkında mısınız? Zekanızın Farkına Varıp Doğru Değerler İle Aklı Özgürleştirip Etkin Kullanmaya Hazır mısınız?
Zeka nedir? Kaç çeşit zeka vardır? Yapay zeka nedir, yaratılabilir mi? Zeka ve akıl arasında fark var mıdır? Kurumların zekası olur mu? Kurumsal zeka ölçülebilir mi? DEVAMI...
İnsanın İlk İnovasyonu Ne Olmalıdır?
İnsanın ilk inovasyonu, insanlığını bulup ortaya çıkarmak yani benliğininin (egosunun) farkına varmak olmalıdır.   İnovasyonun doğasındaki değer yaratma kavramını sadece kazanıl DEVAMI...
İnsan ve Değer Zincirindeki Halkalar
Hiç düşündünüz mü aynı tür varlığın bireyleri olarak, bizlere “İnsan nedir?” sorusu sorulmuş olsa nasıl cevaplarız? Veya diğer varlıklar bizi &ldquo DEVAMI...
Gelin Bu Faydasız Tartışmayı Birlikte Sonlandıralım …
Enerjimizi değer yaratmak için harcayalım. Ne zaman üniversite öğretim üyeleri ile sanayici veya çalışanları bir araya gelse konu “ülkemde üniversit DEVAMI...
İmovasyon mu? Nedir o? Bizim İnovasyon ile Akrabalığı Var mıdır?
Pek çoğumuz İnovasyon’la tanıştıdığımızı sanıyoruz da pek azımız İmovasyon’u tanımak istiyor. Hatta öyle ki İnovasyon’u tanıdığını sananlar, bu tanışıklığı gururla dil DEVAMI...
Ne Olacak Bu İnovasyon’un Hali̇
Günümüzde çalışanlar, yöneticiler en çok da üst yönetici ve patronların konuşma başlıklarından biri: İNOVASYON. Herkesin İNOVASYON ile ilgili bir fikri v DEVAMI...
DEĞİŞİM
Değişim. Değişmeliyiz, değişmezsek olmaz. Zamanı geldi geçiyor, hadi değişelim.   Neden değişmek ister insan? Değişmekten kastımız daha iyi olmak, gelişmektir. Her birey, kendi DEVAMI...
SEKTÖREL HABERLER
MAGMA, Ankiros Fuarı’nda
MAGMA,  19-21 Eylül 2024 tarihlerinde düzenlenen, Ankiros Uluslararası Demir-Çelik ve Döküm Teknolojileri, Makina ve Ürünleri İhtisas fuarında yer alan standında, yeni versiyon MAGMA 6, MAGMAeconomics DEVAMI...
İlk 9 Ayda da Türkiye İhracatında Lider Değişmedi!
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2024 yılının ilk 9 aylık dönemine ilişkin verileri açıkladı. Geçen yılın aynı dönemine göre toplam üretim yüzde 7 gerileyerek 1 milyon 597 adet olarak gerçekleşti. Ge DEVAMI...
İşletmelerin Güvenliği Sürekli Gözetimde
Siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri olan ESET, ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi (V&PM) modülünde bir güncelleme yayımladığını duyurdu. ESET V&PM artık Linux -masa&uum DEVAMI...
IMMC2024 - 22. Uluslararası Metalurji ve Malzeme Kongresi
METEM - TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası Eğitim Merkezi tarafından 1975 yılından beri devam eden IMMC - Uluslararası Metalurji ve Malzeme Kongresi, bu yıl 22. kez İstanbul Fuar Merkezi’nde 19-21 Eylül 2024 tarihle DEVAMI...
Çolakoğlu Metalurji, Kocaeli Üniversitesi ile Eğitim ve Araştırma İş Birliği Protokolü İmzaladı
Türkiye’nin önde gelen çelik üreticisi Çolakoğlu Metalurji, Kocaeli Üniversitesi ile eğitim, araştırma ve yüksek lisans alanlarında önemli bir iş birliği protokolü imzaladı. Bu protokol i DEVAMI...
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Değerlendirme
ÇELİK ÜRETİMİ  2024 yılının Ağustos ayında Türkiye’nin ham çelik üretimi, geçen yılın aynı ayına göre %13,9 artışla 3,1 milyon tona yükseldi. Ocak-Ağustos döneminde ise üretim DEVAMI...
Metalürji Sektörünün Buluşma Noktası Ankiros, Yeni Alanında Yeni Rekorlarla Kapılarını Açıyor
Bu yıl 16. kez düzenlenecek olan ANKIROS Fuarı için hazırlıkların sonuna gelindi. 19-21 Eylül tarihleri arasında bu yıl Yeşilköy İFM’ de gerçekleşecek olan fuara, yurtiçi ve yurtdışından yoğun ilgi va DEVAMI...
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Değerlendirme
ÇELİK ÜRETİMİ  2024 yılının Temmuz ayında Türkiye’nin ham çelik üretimi, geçen yılın aynı ayına göre %4 artışla 3,1 milyon tona yükseldi. Ocak-Temmuz döneminde ise üretim %14, DEVAMI...
Hexagon, El Tipi 3D Tarama Teknolojisi İle Endüstrilerde Devrim Yaratıyor
Dijital gerçeklik çözümleriyle metroloji alanında dünya lideri olan Hexagon, geniş yelpazedeki imalat denetim cihazlarını tamamlayan ve benzersiz esnek ölçüm yeteneğine sahip el tipi 3D tarama tek DEVAMI...
TOMRA, Alüminyum Geri Dönüşümünün Geleceği Hakkında Yeni Bir E-Kitap Yayınladı
Ayıklama çözümlerinin global lideri TOMRA Recycling, 8-10 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek ALUMINIUM Düsseldorf Fuarı öncesinde yeni bir e-Kitap yayınladı. Alüminyum geri dönüşümü DEVAMI...
En Çok Okunanlar Son Eklenenler
YAYIN AKIŞI
FACEBOOK
TWITTER
INSTAGRAM